Cihan Tasarim
 
   
 
 
Anasayfa
Haberler
İlçe Haberleri
Sakaryaspor
Ulusal Haberler
Sektör Haberleri
Dünya Haberleri
Spor
Kültür Yaşam
Video Haber
Köşe Yazarları
Gezelim Görelim
Röportaj
Resim Galerisi
İlanlar
Firma Rehberi
Önemli Telefonlar
İletişim
Röportaj
Gezelim Görelim
Son 5 İlan


 
= Resimli ilanlar
turizm
 
 
 
 
 
 
Son Yorumlar
Uçak'ın Ölümü ve Operasyon, Medya'da
Emlakçının. İntiharının alı kaplan ile Bi alakası. Bulunmamaktadır. Ko...
Yorumu Oku

Plaka Fiyatları El Yakıyor
AKAZIYA SATILIK TAKSI PLAKASI
sakarya akyazıda tıcari taksı plakası 110.000 tl pazarlık sünnettr :D
Yorumu Oku

Vali Yardımcısı Ballı'yı hangi sözü yaktı
haber
yalan haberler yapmayın o adam suçsuz.
Yorumu Oku

Karasu OSB Mahkemelik
Benimde orda yerim var .. 50 tl den yer alirim mail atın goruselim
Yorumu Oku


Tren Saatleri
 
Erzurum Başsavcısının Yetkileri Alındı
Çarşamba, 17 Şubat 2010

Habur, Erzincan ve Erzurum'daki, adli tahkikatların inceleyen Yargıtay, Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal'ın yetkilerini kaldırdı. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in adliyedeki odasını ve evini arayarak, tutuklanmasını sağlayan Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal'ın yetkileri Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından kaldırıldı.

Erzurum Başsavcısı'na Suç Duyurusu
HSYK, (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) Erzurum özel yetkili Başsavcıvekili Tarık Gür, Cumhuriyet savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal'ın, CMK'nın 250. maddesi kapsamındaki yetkilerinin kaldırılmasına ve Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, Gür, Karakullukçu, Yazıcı ve Şanal ile diğer ilgililer hakkında yasal gereğinin yapılması için suç duyurusunda bulunulmasına oy çokluğu ile karar verdi

HSYK'dan yapılan konuya ilişkin yazılı açıklamada şöyle denildi:
"16/2/2010 tarihinde HSYK gündemine oy birliği ile alınarak, incelenmesine karar verilen Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı'nda, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yapılan uygulamalar, 17/2/2010 tarihinde değerlendirilerek aşağıdaki kararlar alınmıştır:

CMK'nın 250/3'üncü maddesindeki amir hükmün ihlal edilerek, görev ve yetki aşımında bulunulduğunun tespitine,

Özel yetkili Cumhuriyet Başsavcısı vekili, Tarık Gür, Cumhuriyet Savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı, Osman Şanal'ın CMK 250. maddesi kapsamındaki yetkilerinin kaldırılmasına,

Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, Cumhuriyet Başsavcı vekili Tarık Gür, Cumhuriyet savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı, Osman Şanal ile diğer ilgililer hakkında yasal gereğinin yapılması için suç duyurusunda bulunulmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir."


 AKP Grup Başkanvekili Bozdağ : Karar Bir Yargı Darbesidir
AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in hukuka aykırı şekilde gözaltına alındığı gerekçesiyle Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal'ın da aralarında bulunduğu dört savcının yetkilerinin ellerinden alınmasını sert sözlerle değerlendirdi.

Bozdağ, Meclis'te gazetecilere, HSYK'nın kararını değerlendirirken, "HSYK Anayasa'ya aykırı karar vermiştir" dedi. Bozdağ HSYK'nın kararı ile şu sözlerle değerlendirdi:

"Ceza Kanunu anlamında suç işlemiştir. Hukuk Devleti adına üzgünüm. Hukuk Devleti ilkesini en üst seviyede korumakla yükümlü olan HSYK'nın kararı tarih sayfalarına övgüyle değil, üzüntüyle yer alacaktır. Hicap duyuyorum. Tartışması mümkün olmayan maddeler, şimdi tartışmaya açılmıştır. Alınan karar yargı bağımsızlığına vurulan bir darbedir. HSYK devam eden soruşturmaya müdahale etmiştir. HSYK kararı tamamıyla hukuka aykırı bir karardır. Yargının bağımsızlığına alenen müdahaledir. Yargı bağımsızlığını korumakla görevli kurum tarafından vurulmuş bir darbedir. HSYK'nın meşruiyeti açısından tartışmalar doğuracaktır."

Özel yetkili savcıların görev ve yetkilerinin net bir şekilde Ceza Kanunu'nun 250. Maddesinin birinci fıkrası ile 251. Maddenin üçüncü fıkrasında çok açık düzenlendiğine dikkat çeken Bozdağ, "Kanun maddesi çok açık. HSYK'nın yorum yapmasına izin vermeyecek derecede açık. Soruşturmayı yürüten savcının yetkisi kaldırılıyor. "Bu soruşturmayı bitirin demektir.' Bu bir takım kişiler imtiyazlı demektir. Dünyanın neresinde buna benzer bir şey var? HSYK suç işlemiştir. Yargı bağımsızlığının HSYK korumayacak da kim koruyacak" diye konuştu.

Bozdağ, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

"251. maddesinin birinci fıkrası çok açık. 250. madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, HSYK tarafından bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250. madde kapsamındaki suçlara bakan ağır Ceza mahkemelerinden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez. Erzurum'da gündemdeki soruşturmayı yürüten savcılığın yetkisi yine HSYK tarafından verilmiş. Burada yürütülen suçlar da katalog suçlarla ilgili. Bunu özel yetkili cumhuriyet savcısı yürütür. Üçüncü fıkrada bir hüküm var; birinci suçlarda belirtilen suçları işleyenler, sıfat ve memuriyeti ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır Ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim halinde askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır."

Kovuşturma ve soruşturmayı yasanın ayırdığına dikkat çeken Bozdağ, bununda Ceza Kanunu'nun katalog suçlarını düzenleyen 250. Maddesinin 1. Fıkrası ile 251. Maddenin üçüncü fıkrasında belirlendiğini, katalog suçları ise özel yetkili savcıların yürüttüğünü belirtti. Bozdağ, şöyle devam etti:

"Çok açık, soruşturma ile kovuşturmayı yasa ayırıyor. Soruşturma sırasında hakim olsun, savcı olsun ya da herhangi bir sıfatı taşıyan kişi olsun, 250. madde kapsamında yer alan katalog suçlar suçlardan herhangi birine dair hakkında herhangi bir soruşturma başlatıldığı zaman o soruşturma, diğerleri gibi yürütülür. Bu noktada bir ayrım yok. Yargılamasında var. Şu anda orada devam eden bir soruşturma var, başlamış bir yargılama yok. Soruşturma devam edip bitti, eğer soruşturmayı yürüten savcılar dava açma gereği duydu ve davayı açtığında., o zaman yargılamayı özel yetkili ağır Ceza mahkemesi değil de eğer Yargıtay veya başka yer yargılayacaksa orası yargılar. Çok açık bu hükümler. Ama bütün bunlara rağmen tartışılması mümkün olmayan hükümleri tartışmaya açarak, başka kanunlarla irtibatlandırarak, hukuk adına bir çarpıtma var."

Yargıtay Başkanı Gerçeker'in açıklamalarını da değerlendiren Bozdağ, "Düşünün Yargıtay Başkanı, yargının en tepesindeki kişi olarak, 'yandaş yargı' ifadesini kullanabilme yaklaşımını gösterebiliyor. Devam eden bir takım soruşturma ve davalar temyiz edildiğinde Yargıtay'a gelecek. Yargıtay Başkanı, eğer 'yandaş yargı', şundan, bundan bahsedebiliyorsa, o zaman orada durup düşünmek lazım" dedi.

Bozdağ, HSYK'nın kararından ürperdiğini dile getirerek şöyle dedi:

"Türkiye'de ne oluyor, yargı kendi içinde ne yapıyor? Bu kararlara bakıldığında insan ürperiyor. Hukuk devleti ve Türk demokrasisi adına, işin doğrusu bu yaşananlardan hicap duyuyorum. Olabilir şeyler değil. Bugün eğer Türkiye hukuk devleti ilkesi tam anlamıyla hayata geçmiş olsaydı, ne HSYK toplanıp böyle bir karar alabilirdi, ne de Yargıtay Başkanı böyle bir açıklama yapabilirdi. Yargı bağımsız olmalı, amenna ve tarafsız olmalı. Yargı herkese karşı tarafsız, bağımsız olmalı ama kendi ideolojilerine, kendi dünya görüşlerine karşı da bağımsız ve tarafsız olmalı. Hukuku, Anayasayı uygulamalı ve hukukun üstünlüğü ilkesini asla zedelememeli."

Devam eden bir soruşturmanın olduğunu, bunu da cumhuriyet savcısının yürüttüğünü ifade eden Bekir Bozdağ, "Hükümetten "yargıya müdahale' deniliyor. Buna dair bir tane örnek verebilir misiniz? HSYK'nın aldığı bu karar müdahalenin ta kendisidir. Hukuk devleti ilkesini ihlal eden bu kararı tarih utançla yazacaktır.- Bu karar, Ceza kanunu bakımından 'Adli yargılamayı ihlal' suçudur.Hükümetin bu savcıyı görevden alma, yerini değiştirme yetkisi var mı?" dedi.

Hükümetin bu konuda hiçbir yetkisinin bulunmadığını savunan Bozdağ sözlerini şöyle tamamladı:

"Bunu hükümet yapsa yer yerinden oynardı. Bu siyasallaşmış yargının somut bir örneği değil mi? Hükümetin açılan yürüyen davalara en ufak bir müdahalesi var mı? Çünkü argıyla ilgili tasarruflar, HSYK'da nihai söz olarak söyleniyor. Şimdi devam eden bir soruşturma var. İktidar bir savcıyı, hakimi görevden alabilir mi, görev yerini değiştirebilir mi? Onların üzerinde böyle bir tasarrufu yok. Bu tasarruf, HSYK'ya ait. Şu anda yargıda bir siyasallaşma olduğu açık. Bu siyasallaşma siyasi iktidarınlar müdahalesinden değil."

CHP: Erzurum Cumhuriyet Başsavcı görevi kötüye kullanmıştır
Cumhuriyet Halk Partisi, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'e yönelik sürdürülen soruşturmayı hukuk dışı olarak nitelendirirken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Habur, Erzincan ve Erzurum'daki soruşturmalara ilişkin inceleme kararı almasını ise görevlerinin gereği olarak gördü.

CHP İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkındaki gensoru önergesini, TBMM Başkanlığına sunarken, Grup başkanvekilleri Hakkı Suha Okay, Kemal Kılıçdaroğlu ve Anadol düzenledikleri basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı.

TBMM Başkanlığı'na sundukları önergeyi okudu.

Önergede, ''Demokratik açılım diye adlandırılan proje kapsamında, terör örgütü mensuplarının yargı sürecini etkileyen, bu konuda özel yargılama düzeni sağlamak için devletin olanaklarını seferber eden, terör örgütü mensuplarının tutuklanmaması için hukuku çiğneyip, yargıyı yönlendiren pazarlıkları yapan, bu amaçla gizli müzakereler yürüten Bakan Atalay hakkında gensoru açılmasını arz ve teklif ederiz.'' ifadelerine yer verildi.

Anadol, Habur'daki mahkemenin yargı üzerindeki baskının somut bir göstergesi olduğunu iddia etti.

Türkiye'ye ucu açık bir sürecin AK Parti'nin eliyle Türkiye'ye dayatılmak istendiğini öne süren Anadol, "Mahmur Kampı'ndan hareket eden 26 kişi ve Kandil'den hareket eden 8 kişilik terör örgütü üyeleri Habur'dan giriş yapmışlardır. 34 kişinin 4 saat gibi kısa bir sürede ifadeleri alınarak 29 kişi serbest bırakılmış, 5 kişi ise nöbetçi mahkemeye sevk edilmiş ancak daha sonra onlar da serbest bırakılmıştır. Terör örgütü üyeleri barış elçisi oldukları ve pişman olmadıkları basına yansımışlardır. Demokratik açılım olarak yürüten süreç Habur'da ortaya çıkan görüntünün ardından halkın tepkisi üzerine yürümemiştir. Açılım projesinin kurgusu Sayın Erdoğan ve Sayın Atalay tarafından uygulamaya sokulmuştur. Habur'da 19 Ekim 2009'da ortaya çıkan kurgu 17 Ekim'de Atatürk Orman Çiftliği'ndeki gizli görüşmede kurgulanmıştır. Türkiye'de bakanlar gizli görüşmelerde devlet adına taahhütler veremez." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu ise, "Baskınlara, gözaltılara hazırız. Bu ülkede hukuku üstün kılacağız. AKP'ye rağmen kılacağız. Demokrasi kültürü gelişmiş bir başbakan daha baştan gensorunun bir işe yaramayacağını söylemez. Bugün bir başsavcıya yapılan işlem, yargıçların dinlenmesi aşama aşama trendin yükseltilerek devam edeceğini gösteriyor. Kaygımız ve korkumuz yok ama bu Parlamento zemininde muhakkak sorgulanacak." şeklinde konuştu.

Okay da Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in gözaltına alınmasına ilişkin bir soruya, "Son olayda anayasa rafa kaldırılmıştır. Yarın bir başka özel yetkili savcı da imzasız bir evrakla canı sıkılırsa yargıda üst konumdaki herkesi gözaltına alabilir tutuklatabilir. Erzincan Başsavcısı'nın başına gelen herkesin başına gelebilir. Öyle fotoğraflar sergileniyor ki 93 temmuzundaki Sivas olayını da Ergenekon'a bağlamak isteyen bir arayış içindeler. Öyle vahim olaylar hakim kararıyla yapılıyor ki. Gensoru da hakim adına yapılan bir hukuk ihlali nedeniyle veriliyor." karşılığını verdi.

Bir gazetecinin "Erzincan'daki soruşturmanın hukuk dışı olduğunu ancak diğer tarafta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Habur, Erzincan ve Erzurum'daki yargı sürecini incelemek üzere karar vermesine ise görevlerinin gereği olarak görüyorsunuz. Bu çifte standart değil mi?"şeklindeki sorusuna CHP'li Anadol, "Çelişki bunun neresinde? Yargıtay Başsavcılığı soruşturma başlatmayıp yerinde mi otursaydı? Özel yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcı görevi kötüye kullanmıştır. O olay ayrı bu ayrı." yorumunu yaptı.

Cindoruk: "Bu bir büyük fiyaskodur"
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasıyla ilgili, ''Yargıtay Başkanı da teminatlı değilse, Başsavcı teminatlı değilse siz Türkiye'de teminat içinde olabilir misiniz? Yargı güvencesi kalkmış durumdadır. Bu bir büyük fiyaskodur'' dedi.

Cindoruk, gazetecilerin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner'in tutuklanması ve yetki tartışmalarına ilişkin soruları üzerine, ''Ben şimdi, Yargıtay Başkanı'nı kim tutuklayacak onu merak ediyorum'' dedi.

Yargının kendi içinde çelişkilere düşmesiyle vatandaşın yargıya güveninin kalmayacağını ifade eden Cindoruk, ''Bir yargıcın, başsavcının tutuklanması için hiçbir sebep olamaz. Yargılarsınız, suçu varsa yargılanır ama tutuklanması için bir sebep düşünülemez. Yolsuzluk yapmışsa, cinsel bir suç işlemişse onlar başka'' diye konuştu.

''Yargıtay Başkanı da teminatlı değilse, Başsavcı teminatlı değilse siz Türkiye'de teminat içinde olabilir misiniz? Yargı güvencesi kalkmış durumdadır. Bu bir büyük fiyaskodur. Bunu düzeltmek de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na düşer.''

''Adalet Bakanı'yla ilgili bir görüşünüz var mı?'' şeklindeki soru üzerine Cindoruk, ''Adalet Bakanı kim? Tanıyor musunuz siz? Ben tanımıyorum. Bilmiyorum kim olduğunu, ama Adalet Bakanı hükümetlerin ve devletin hukuk müşaviridir. Hakim ve savcıların başı değildir'' diye konuştu.

Dünyanın her yerinde yargıçlar ve savcıların bağımsız olduğunu vurgulayan Cindoruk, ''Türkiye'de Adalet Bakanı bu kadar söz konusu oluyorsa yargıçlar ve savcılar bağımsız değildir. O çıkar ortaya'' dedi. Cindoruk, sözlerini ''Bir başsavcının bir başsavcıyı dava edip mahkemeye gönderip tutuklaması benim 55 yıllık avukatlık hayatımda aklıma sığmaz, sığdıramaz hiç kimse. Bu skandaldır'' diyerek tamamladı.

DSP "AKP Yargıdan Elini Çeksin"
DSP Başkanlar Kurulu, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasının, bu tutuklamanın da yetkilendirilmiş başka bir savcı aracılığıyla yapılmasının, iktidarın yargıyı ele geçirme hevesinin somut ve tehlikeli bir adımı olduğunu bildirdi. DSP Başkanlar Kurulu tarafından yayınlanan bildiride, tutuklanan savcının, iktidarda etkin olmak için yıllardır gayret gösteren bir cemaat hakkında soruşturma yapan kişi olmasının, durumun vahametini daha da arttırdığı belirtilerek, "Çünkü bu olay, cemaatleri "dokunulmazlık zırhına' büründürmek istemenin somut göstergesidir" denildi.

Anayasa'nın 138.maddesinde, "Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar", 140. maddesinde de " Hakimler mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler" denildiği hatırlatılan bildiride şunlar kaydedildi:

"Yani, hakimler ve savcılar, 138 ve 140.maddeler ile anayasal güvence altına alınmışlardır. Hukuk alanındaki otoriteler,

"Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250/3.maddesine göre, yargıç ve savcılar hakkında, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250/1.maddesinde sayılan suçlardan dolayı herhangi bir savcının soruşturma yürütmesi ya da özel yetkili ağır Ceza mahkemesinin yargılama yapması, yasal ve hukuki değildir. Hal böyle iken Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250. maddesine dayanılarak soruşturma yapılması, ev ve işyerinin aranarak gözaltına alınması, yasaya ve hukuka aykırı olmasının yanısıra, çok açık bir yetki gaspıdır' demektedirler. DSP olarak, Hükümet'in bu seslere kulak vermesini istiyor, iktidarın yargıdaki yapılaşma hedefini tehlikeli bulduğumuzu bildiriyoruz. AKP derhal yargıdan elini çekmelidir. Aksi takdirde binanın temeli çökecek, AKP de dahil, Türkiye bu enkazın altında kalacaktır."

Erzurum Barosu: Hukukun Üstünlüğü Kaybolmuş Durumda
Erzurum Baro Başkanı Naci Turan, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün kaybolduğunu söyledi.

Baro Başkanı Naci Turan, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması ve HSYK'nın Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal ile 3 savcının yetkilerini kaldırması ile ilgili açıklamada bulundu.

Olayların hızlı geliştiğini ve kararları değerlendirmekte güçlük çektiklerini belirten Turan, Türkiye'de herkesin olaylara kendi fikir dünyası ve ideolojisinden baktığını buna hâkim ve savcıların da dâhil olduğunu dile getirdi.

Son gelişmelerde hukukun biraz geriye itildiğini ifade eden Turan, "Herkes kendi çerçevesinden, penceresinden bakarak olayları değerlendirmektedir. Bana göre hukukun üstünlüğü kaybolmuş durumda. Eğer hukukun üstünlüğünden bahsediyor olsaydık bu olaylar, bu gelişmeler yaşanmazdı. İnsan kendi ideolojisine, fikir yapısına, bulunduğu yere göre olaylara bakıyor. Normal vatandaşlarımızda olduğu gibi bu kapsamın içerisinde, hâkim ve savcıları da alabilirisiniz. Durdukları yere ve dünya görüşüne göre değerlendirmeler yapıyorlar. Nedir bu değerlendirmeler? Cumhuriyet başsavcısı tutuklanınca insan ideolojisine, durduğu yere göre diyor ki 'iyi ki tutuklandı Başsavcı'. Diğer taraftan kendi ideolojisine göre o da bu kez özel yetkili savcının yetkileri 'iyi ki kaldırıldı' diyor. Böyle bir durumda hukukun üstünlüğünü aramak doğru mudur? Herkes kendi çerçevesinden bakmaktan kurtulmalı, hukukun üstünlüğüne göre hareket etmeliyiz." dedi.


Ulusal Haberler hakkındaki diğer yazılar


İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2008 Sakarya Gündem Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur. Tasarım: Cihan Tasarım