|
Ben bu kentte huzur bulamıyorum! |
|
Salı, 23 Şubat 2010 |
|
Türkiye Cumhuriyeti'nin başında şu anda 60. Hükümet bulunuyor.
Bu hükümetin iki bakanı dün Sakarya'da idi...
Kim bu bakanlar?
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım...
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu...
İki bakan lüks otellerde konaklayıp turistlik bir gezi yapıp gitti.
Ne bir müjde verdiler; ne de bir derdimize çare oldular...
Oysa Büyükşehir Belediyesi'nin Adapazarı trafiğini rahatlatacak olan 'Hafif Raylı Sistem' diye bir projesi var. Hatta Sakarya Valisi Hüseyin Atak'ın bile "Artık bu proje hizmete girse iyi olur" dediği bir proje...
Hani zamanında Başkan Aziz Duran'ın, "Yapacağım. Getireceğim. Mutlaka olacak" derken başkanlık makamında ömrünün yetmediği ve yerine gelen Zeki Toçoğlu'nun "Raylı sistem mutlaka gelecek. Ama zamanı belli değil" diye vaatte bulunduğu proje...
İşte bu proje için önemli bir isim olan Bakan Binali Yıldırım Sakarya'da...
Tam zamanı bu projeyi gündeme getirmenin... El birliği ile "Bu Adapazarı için olmazsa olmazlardan Sayın Bakanımız" diyin.
Ama kim diyecek bunu? Kimsenin bunu söylemeye yüreği yetmez.
Yetmez abi... Yetmez...
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Güral Otel'de habercilere telefonların dinlenmesi ve birkaç olayla ilgili açıklama yaptı.
Ama hafif raylı sistemle ilgili bir satır bile söylemedi.
Niye söylesin ki?
Ne gereği var?
Ağlayan çocuğa meme verirler.
Ne belediye, ne AK Partililer, ne de basın bu konuyu gündeme getirmedi. Eğer birisi özel bir haber yapmadıysa Bakan Yıldırım Sakarya ile ilgili bir satır bile bir şey konuşmadı.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ise hiç açıklama yapmadı.
Sakarya Valisi Hüseyin Atak'ın çabalarıyla sayısı 6'ya inen prefabrik okullarla ilgili olarak ya da ilimizdeki eğitim kalitesinin biraz daha ilerlemesi için bir kelime bile söylemedi.
Sizin anlayacağınız hükümetin iki bakanı da geldi ve gitti.
Olaya at gözlüğü ile bakmak istemiyorum ama gerçek bu...
AK Partililer yine bana kızacak ama gerçek bu kardeşim...
Gerçek. Ya biz çok biliyoruz ya da AK Partili yöneticiler bu işi bilmiyor.
Alın size bir örnek vereyim...
Avrupa Şampiyonu karateciler Şeyda Burucu ve Büşra Tosun ile birlikte Başkan Zeki Toçoğlu, AK Parti İl Başkanı Recep Uncuoğlu ve parti yönetimi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret etti.
Ziyaret sırasında insan iki dakika bu kentin üzerine kabus gibi çöken orta hasarlı binaları Başbakan Erdoğan'a çıtlatmaz mı?
İnsan "Sayın Başbakan; yeri ve zamanı olmayabilir ama 17 Ağustos Depremi üzerinden 10 yıl geçti. Aşağıda yer altı, yukarı da Adapazarlılar geril geril gerildi. Şu kentteki yüksek katlı ile orta hasarlı binalar için bize yardım edin" demez mi?
Yılda bir kez geldiği Sakarya'da huzur bulduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, şu çok katlı binalara el atsa da biz de 364 gün daha huzurlu bir yaşam sürsek olmaz mı?
Başkent'e gidip yerel ve ulusal basında boy boy fotoğraflarınız çıktığı zaman mutlu olurken, çok uzak da değil.
Büyükşehir Belediyesi'nin hemen karşısında bulunan Sabiha Hanım İlköğretim Okulu öğrencileri ve velilileri de zangoç gibi karşılarında duran o beş katlı binadan kurtulsalar. Anneler her gün karşısında orta hasarlı binanın bulunduğu okula çocuklarını gönderirken endişeden tırnaklarını yiyeceklerine, o ve diğer binalar onarılsa da anneler mutlu olsa, olmaz mı?
Yılda iki kez gelen Başbakan Sakarya'da huzur bulurken, benim annelerim de bu kentte huzur içinde yaşasalar ne olur?
Ama olmuyor...
Olmuyor...
Olmuyooorrrrrr...
Olmaz da...
AK Parti döneminde de olmuyor, eskiye dönük birçok hükümet zamanında da olmuyor.
Ya biz düz vatandaş mantığı ile bu olaylara bakıyoruz. Ya da bu siyasiler koltuklarının kıymetini bildikleri için olmuyor.
Ya ben bu tip olaylara popülist yaklaşıyorum. Ya da siyasiler, büyüklerinin canlarını sıkmak istemiyor.
Bildiğim bir şey varsa o da Başbakan'ın bile huzur bulduğu bu kentte yaşayan bir vatandaş olarak; orta hasarlı binaları gördükçe bu kentte huzur bulamıyorum.
Evet...
Bırakın prefabrik okulları...
Bırakın Dernekkırı Prefabrikleri'ni...
Bırakın işsizliği…
Bırakın yılların esnaflarının ekonomik krizle beraber sapır sapır dökülüp, kepenklerine kilit vurmasını...
Bırakın köylünün ekmek parası bile bulamadığını...
Bırakın kapalı cezaevi gibi olan yeni yerleşim bölgesini...
Bırakın Çark Caddesi'nde yüzü gülen insanlara 'İyi misin kardeş' denmesini...
Evet...
Bırakın bunları...
Ben bir tek orta hasarlı binaları düşündüğümde bile bu kentte huzur bulamıyorum.
Nasıl huzur bulurum ki?
17 Ağustos Depremi'ni yaşayan bir Sakaryalı olarak depremden 10 yıl geçmesine rağmen orta hasarlı binaların bulunduğu, çocukların bu binaların önünden geçerek evlerine gittiği, kuru ekmek bile bulamayan insanların yokluktan orta hasarlı binalarda mecburiyetten kaldığı bu kentte nasıl huzurlu olayım?
Neyin huzuru?
Varsın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu kentte huzur bulsun.
Varsın AK Parti İl Başkanı Recep Uncuoğlu huzur bulsun.
Varsın yorgun boksör gibi evine iki makyaj yapıp öğrenciye kiraya veren vicdansızlar huzur bulsun.
Ama ben bu kentte onlarca sorunu değil, bir tek orta hasarlı binaları bile düşünürken bile huzur bulamıyorum.
Çünkü ben doğma büyüme Sakaryayım.
Çünkü ben bu kentin çocuğuyum (!)
---
Muhalefeti özleyen seçimleri beklesin
Şu sıralar birileri bana takılıyor.
"Yat-kalk AK Parti'yi eleştiriyorsun. AK Parti'ye karşı bir tavrın mı var ? Neden muhalefeti eleştirmiyorsun?" diye soruyorlar...
Gülüp geçiyorum...
Arkadaş tabi ki AK Parti'yi eleştireceğim. Tabi ki iktidar olan AK Parti'ye eleştiri oklarını yönelteceğim. Çünkü bu ülkenin başında AK Parti var.
Ayrıca muhalefetin neyini eleştireyim ki?
Bu ülkede adam gibi muhalefet yapan var mı?
Onlar zaten düşmüşler kendi dertlerine...
Kendi kendilerine kıvranıp duruyorlar.
Bir de onları ben mi gereyim?
Bırakın muhalefeti ne hali varsa görsün.
Haaa...
Çok özleyen varsa seçimleri beklesin. Nasıl olsa o zaman ortaya çıkarlar (!)
Hüseyin Cumalı hakkındaki diğer yazılar
|
|
|
= Resimli ilanlar
