|
Bildirinin karşısında durmasaydık millet bunu affetmez, bizi azlederdi. 27 Nisan, her on yılda bir müdahaleye uğrayan Türk demokrasi tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. Hükümet, diğer müdahalelerin aksine bildirinin karşısında dik durdu.
 Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bildirinin ardından 'şapkayı alıp gitmek' gibi bir duyguya kapılmadıklarını söylüyor. Çelik, "Gereken cevabı vermeseydik millet bize bunu pahalıya ödetirdi. Bizi azlederdi." diye konuşuyor.
27 Nisan bildirisinin üzerinden tam üç yıl geçti. Bildirinin en önemli muhataplarından dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bildiriden hemen sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Dışişleri Konutu'nda Abdullah Gül ve Cemil Çiçek'in de aralarında bulunduğu beş kişiyle karşı bir metin hazırladıklarını anlatan Çelik, "Bildirinin ardından telaşa kapılmadık. Şapkayı alıp gitmek hiç aklımızdan geçmedi." diyor. Çelik, soğukkanlı hareket ettiklerini belirtirken, "Ama gereken cevabı vermeseydik millet bize bunu pahalıya ödetirdi. Ve millet, bizi azlederdi." ifadelerini kullanıyor.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bir bildiri verileceğinden, TSK'nın açıklamasından önce haberdar olmuş. Bir gazetecinin kendisini bildiriden yarım saat önce haberdar ettiğini açıklayan Çelik, metne baktığında, "Eyvah! Koskocaman TSK bunlarla mı uğraşıyor?" dediğini aktarıyor. Hüseyin Çelik, "İncir çekirdeğini doldurmayacak bir bildiri hazırlanmış. Ben bunu ilk gördüğümde hayretler içinde kaldım. Gecenin saat 10'unda Urfa'da bir dernek tarafından düzenlenen gecede başörtülü bazı çocukların ilahi okumaları birilerini harekete geçirmiştir. 'Vatandaş çocuğunu gece nereye gönderiyor?' bunu takip hükümetin görevi mi? Bunun için muhtıra verilmez." diye konuşuyor.
Bildirinin ardından hükümet kanadından yaşanan trafiği anlatan Çelik, şunları kaydediyor: "Sayın Gül'ün Dışişleri Konutu'nda, Sayın Başbakan'la irtibat halinde bir cevap hazırladık. Başbakan'ın bir danışmanı da vardı. Sabah bir kez daha bir araya geldik. Başbakan'la da görüştük. Bildirinin Hükümet Sözcüsü tarafından okunmasına karar verdik." Bakan, tarihi gecede yaşadığı bir olayı ise şu sözlerle aktarıyor: "Gece 3 buçuk gibi eve dönüyorum. Dikkat çekmesin diye oğlumun arabasıyla gitmiştim. O saatte Atakule'de polis çevirmesi var. Polis memuru geldi. İçeri de bakmıyor. Ruhsat başkasına ait. Az sonra memur bey fark edince selam verdi. 'Şaşırdım Sayın Bakan'ım bu saatte.' dedi. Benim oğlum da o sırada İngiltere'deydi. Ertesi gün Dışişleri Konutu'na giren çıkan arabalarla ilgili haberi izlerken televizyonda kendi arabasını görünce şaşırmış."
Bildiri deniz Baykal'a verilse
onlardan önce ben karşı çıkardım
Hüseyin Çelik'e göre 27 Nisan'da en kötü sınavı anamuhalefet lideri Deniz Baykal verdi. Kendisinin ortadan kaybolduğunu, parti yöneticilerinin de 'oh olsun' anlamına gelecek açıklamalar yaptığını hatırlatan Çelik, "Aslında bugün CHP iktidarda olsa ve aynı şey kendisine yapılsa ben CHP'lilerden önce karşı çıkarım. Mühim olan milli irade." diye konuşuyor.
27 Mayıs darbesinin, Türkiye'de demokrasiye müdahaleleri alışkanlık haline getirdiğinden söz eden Çelik, kendi hayatına iki darbe, bir muhtıra, biri post biri e-muhtıra olmak üzere 5 tane fiili gerçekleşmiş müdahale sığdırdığını söylüyor. Ayışığı, Yakamoz, Eldiven gibi isim bulmakta zorlandığını belirttiği bir sürü teşebbüse de atıfta bulunuyor. Her müdahaleden ise en büyük zararı TSK'nın gördüğüne işaret ediyor. Çelik, darbecilerden bugüne kadar hiç hesap sorulmadığından bahsederken, 27 Mayıs'ı yapan Cemal Gürsel'in, 12 Eylül'ü yapan Kenan Evren'in daha sonra kendisini cumhurbaşkanı seçtirmesini örnek gösteriyor. Sonraki darbelerin hep bu sebepten çıktığına işaret eden Çelik, şimdi benzer girişimlerin cezasız kalmamasının hukuk dışı uygulamaların önüne geçeceğine vurgu yapıyor. Çelik, hukukun üstünlüğüne dayalı devlet anlayışı yerleştikçe bunların ortadan kalkacağını savunarak, anayasa değişikliklerinin bu açıdan önemli olduğunu kaydediyor.
Şener, Başbakan'ın talimatına uymadı
Erdoğan'ın üç kişinin televizyonlara çıkarak bildirinin ne kadar asılsız olduğunu söylemesi talimatı verdiğini aktaran Çelik, bu isimlerin kendisi, Mehmet Ali Şahin ve Abdüllatif Şener olduğunu belirtiyor. Çelik, şöyle devam ediyor: "Ama Şener, çıkmadı. Ben önce Kanal 24'e sonra CNN Türk ve NTV'ye çıktım. İddiaların ne kadar mesnetsiz olduğunu anlattım. Madem böyle gidip niye Genelkurmay Başkanı'yla paylaşmıyorsunuz dediler? 'Bir şeyi karıştırıyorsunuz hesap vermeye gitmem. Hesabı Başbakan'a veririm.' dedim. Sayın Başbakan'ın bilgisi dahilinde birkaç gün sonra Sayın Büyükanıt'a gittim. Televizyonlarda anlattıklarımı kendisine anlattım. Büyükanıt, 'Bu, bir muhtıra değil' dedi." (zaman.com.tr)
Ulusal Haberler hakkındaki diğer yazılar
|
= Resimli ilanlar
