Cihan Tasarim
 
   
 
 
Anasayfa
Haberler
İlçe Haberleri
Sakaryaspor
Ulusal Haberler
Sektör Haberleri
Dünya Haberleri
Spor
Kültür Yaşam
Video Haber
Köşe Yazarları
Gezelim Görelim
Röportaj
Resim Galerisi
İlanlar
Firma Rehberi
Önemli Telefonlar
İletişim
Röportaj
Gezelim Görelim
Son 5 İlan


 
= Resimli ilanlar
turizm
 
 
 
 
 
 
Son Yorumlar
Uçak'ın Ölümü ve Operasyon, Medya'da
Emlakçının. İntiharının alı kaplan ile Bi alakası. Bulunmamaktadır. Ko...
Yorumu Oku

Plaka Fiyatları El Yakıyor
AKAZIYA SATILIK TAKSI PLAKASI
sakarya akyazıda tıcari taksı plakası 110.000 tl pazarlık sünnettr :D
Yorumu Oku

Vali Yardımcısı Ballı'yı hangi sözü yaktı
haber
yalan haberler yapmayın o adam suçsuz.
Yorumu Oku

Karasu OSB Mahkemelik
Benimde orda yerim var .. 50 tl den yer alirim mail atın goruselim
Yorumu Oku


Tren Saatleri
 
Bu uyuz ne pis hastalıkmış (!)
Salı, 28 Temmuz 2009

Sakarya Gazeteciler Cemiyeti (SGC) merhum Başkanı ve Yenigün Gazetesi Sahibi Necdet Güngörsün'ün 2. ölüm yıldönümünü, "sessiz ve sedasız yaptık" ayaklarına getirenleri eleştirdim.

Sakarya'nın usta kaleminin kurduğu gazetede ekmek yiyenlerin, ustaya yakışır bir anma töreni düzenlemediğine tepki gösterdim.

Genç nesil gazetecilere "Bu kentte bir Güngörsün efsanesi vardı. Onun sayesinde yerel basın belli bir yere geldi. Bugün gazeteler iki sayfa siyah beyaz bülten yerine ofset çıkıyorsa Güngörsün'ün payı büyük" mesajı vermeyenlere gıcık oldum.

Her ne kadar ustanın bıraktığı tirajı yükselteceklerine düşüren bu beylerin, "Basın Bayramı'nda kaybettiğimiz usta için çağırmaya gerek mi var? Onu seven her zaman anar ve ölüm tarihini unutmaz. Ölüm yıldönümünde anılacak diye bir kaide yok. Kimseyi davet etmesek de gelenler geldi" diyerek 'Mezar başında sade tören yaptık' masalının arkasına sığınanlara uyuz oldum.

Halen kaşınıyorum...

Kaşıntım geçmedi...

Aslında arkadaşlar dün beni gazetelerinde kaşıdılar. Ama iyi kaşıyamadılar. Bugün yine kaşıntım sürüyor. Çünkü uyuz hastalığı öyle kolay geçmezmiş. Hele hele ekmeğini yediğim bir insana ölümünün 2. yıldönümünde hak ettiği değeri vermeden, sözde "andık" masalının arkasına sığınanları gördükçe kaşıntım dinmek bilmiyor.

Canım arkadaşlarım dün gazetede kendilerini savunmuşlar. Demişler ki, "Cumalı eski gazeteci ve her şeyden haberi olur. Ama Basın Bayramı'nda kaybettiğimiz ustanın yıldönümünü unuttu."

Burada bir es verelim...

Breee cahiller…

Bir tek ben hatırlasam ne olur? Ben diyorum ki, Güngörsün bu kentin bir değeri ve anma programı ona layık olmalıdır. O bir tek gazetenizin kurucusu değil; aynı zamanda bugün birçok kişinin sayesinde ekmek yediği bir usta, yerel basının bir yere gelmesinde bir duayen, bu kente layihası dikilecek kadar kentin sahibi ve unutulmaması gereken bir değerdir.

Sen böyle bir değeri yaşatacağına, nedendir bilinmez ama adam gibi anmıyorsun... Ustayı anmaya herkes gelsin...

Bana geçirmek istedikleri yazıya devam edelim; "Efendim onu sevenler ve SGC yönetimi oradaydı. Onu seviyorsan her zaman gidip dua edersin" demişler.

Burada da bir es verelim...

Doğru... Sakarya Gazeteciler Cemiyeti (SGC) Başkanı Sezai Matur ve yönetimi oradaydı. Hani, cemiyet seçimlerinden dolayı gıcık olduğunuz yönetim... Hani, Necdet Abimin göz bebeği olduğu olan ve sizin diş geçiremediğiniz için istifa ettiğiniz cemiyet yönetimi de oradaydı. Lafın yeri gelmişken sorayım... Size o cemiyette kalıp, gerekirse muhalefet mi yapmak yakışırdı; yoksa 'Al milelerini, ver milelerimi' deyip kaçmak mı yakışırdı?

Ustanın göz bebeği olan bir cemiyetten siz nasıl kaçar gibi uzaklaşırsınız? Size cemiyetten istifa etmek yakıştı mı?

Hesapta bana kol gibi geçirdikleri yazı, "Her konuda art niyet arayıp, amacı üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek gibi davranmak sana yakışmıyor" diye bitmiş...

Uyarınız için teşekkür ederim... Belli ki beni seviyorsunuz. Siz de iyi bilirsiniz ki, ben de sizi seviyorum... Harbiden de severim...

Bunda bir sorun yok... Sizi eleştirmem bana yakışmıyor kısmına gelince…

Sizi fazla kırmadan şunu söyleyim...

Siz belki bilmezsiniz ama gerçekten Güngörsün'ü seven insanım. Belediye layihasını dikmediği zaman da bu köşeden dikilen birisiyim. Öylesine anma törenine tepkimi gösterecek kadar da babayiğit bir delikanlıyım...

Güngörsün'e yakışanı yapmak yerine, sözde 'Sade törenle andık' ayaklarınızı yemiyorum. Dingil ve hıyar olduğum doğrudur. Ama sizin 'Sade törenle andık' masalını yiyecek kadar hıyar da değilim...

Lafın yeri geldi mi Güngörsün bu kentte bir basın duayeni, lafın yeri geldi mi o herkesin ustası, lafın yeri geldi mi bu kent için savaşan bir komutan ama sıra ustayı adam gibi anmaya gelince 'İşimize karışma... Çok seviyorsan öldüğü tarihi de unutmazsın. Sana yakışmıyor.'

Sonuçta böylesine bir anma törenini siz kendinize yakıştırdıysanız size sözüm yok.

Ama ben de ustaya öylesine yapılan bir anma törenini size yakıştıramadım...

--

Düdüklü tencere ve bağcı

Rahmetli Güngörsün'ün anma törenini beğenmediğim için uyuz olduğumu yazmıştım.

Uyuz hemen geçmiyor. Sürekli kaşınıyorum...

Neyse ben uyuz uyuz kaşına durayım da, dün düdüklü tencere köşesinde bana hitaben Vietnam Savaşı'ndan kalma bir helikopterle sorti yapan beylerin yazdığı yazının son kısmındaki, "Her konuda art niyet arayıp; amacı üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek gibi davranmak sana yakışmıyor" kısmı kafama takıldı.

Nasıl yani, üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek istiyormuşum... Bağcı ile benim ne işim olabilir ki !.. Bir kere benim üzümle de, bağcı ile de bir derdim yok... Tepkim, sevdiğim ve değer verdiğim bir insanın hak ettiği şekilde anılmasıdır. Hepsi buu...

Ama konu üzüm ile bağcıya gelirse elbette niyetim üzüm yemek olur. Bağcıyı niye dövmek isteyim ki !...

Ancak üzümdü, bağcıydı derken şeytan yine beni dürttü... Şöyle kısa geçmişe bakarsanız, bağcının doğru yaptığı işlerde kimin yanında olduğunu görürsünüz. Millet bağcıya taş atarken, düdüklü tencere köşenizden bir satır bile yazamadınız.

Köşelerinizde tek satır bile ekmeğini yediğiniz bağcıya sahip çıkmadınız.

Sizi eleştirdiği diye, buldunuz garip Cumalı'yı, basın sopayı... Verin odunu... İştahınız kabardı... Vayy beee...

Ama millet bağcıyı kovalarken, aman biz karışmayalım. Aman biz kötü olmayalım... Garibim bağcı da bekliyor ki ekmek verdiği adamlar kendini savunacak... Dün benim için yazdığınız yazıyı bağcıya gösterin, "İşte sayın bağcı sizi böyle koruyoruz" diyerek göz doldurursunuz...

Sorarım size...

Millet bağcıya bu kadar yüklenirken düdüklü tencere köşenizde neden bir satır bile yazmadınız? Köşelerinizde bağcıyı bir kere bile kollamadınız.

Ahhh benim garip bağcım ahhhhh...

Üzüm bağını teslim ettiğin beyler ne sana, ne bağa sahip çıkıyor. Köyün delisi bir salkım üzüm koparttı diye sille tokat giren abiler, bağa taş atan köyün ağasına çıt çıkartamıyor.

Köyün ağasına ' Şittt ' diyemeyenler, benim gibi köyün delisine terör estiriyor...

Ahh... Bağcı ahhhhhh...

Sen de benim gibi garipsin de ağlayanın yok...


Hüseyin Cumalı hakkındaki diğer yazılar


İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 

 
 
© 2008 Sakarya Gündem Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur. Tasarım: Cihan Tasarım