Bir kırlangıç öyküsü ve biz!
Çarşamba, 24 Haziran 2009

Küçük kırlangıç çok akıllı, çok bilgili imiş.
Yeni şeyler öğrenmeyi, yeni yerler görmeyi pek severmiş.
Bir gün oradan oraya uçarken bir köylünün sürdüğü toprağa ‘kenevir tohumu' ektiğini görmüş. Akıllı kırlangıç derhal gelecekte olabilecek tehlikeyi sezmiş.
Hemen diğer kuşları bulmuş.
Onlara sorunu anlatmış:
-"Siz görmediniz. Ama ben gördüm. Köylünün birisi tarlasına kenevir tohumu ekiyordu. Bu kenevir bizim için çok tehlikelidir. Bizi gelecekte büyük bir tehlike bekliyor." Demiş… Serçe:
-"Neymiş bu tehlike bakalım?"diye sormuş.
Kırlangıç açıklamış tehlikeyi:
-"Bu kenevir denen bitkinin tohumu yayılır, toprak içinden filiz verir, fışkırır çıkar. Büyür. İnsanlar yapraklarını eğirirler. İp yaparlar. Sonrada bu iplerden bize tuzak yaparlar. Kurdukları tuzağa düşer ve ölürüz. Gelin beni dinleyin, vakit geçmeden bir önlem alalım. Tohumları yiyip, bitirelim. Kenevir büyümesin, ip olmasın. İp tuzak olmasın, bizi öldürmesin..."
Fakat kırlangıç boşa nefes tüketmiş.
Hiçbir kuşu inandıramamış.
Hepsi de gülüp geçmişler.
Hiç önemsememişler.
Kenevirler filiz vermeye başlamış.
Kırlangıç gene yalvarmış kuşlara:
-"Etmeyin, eylemeyin; henüz vakit varken, şu filiz kenevirleri yiyip, bitirelim. Yoksa sonumuz kötü olur demiş." demiş ama kendi söylemiş, kendi dinlemiş.
Kenevirler boy atmış, büyümüş.
Kırlangıç gene dil dökmüş.
Anlatmış olacakları bir bir…
Ama sen misin anlatan.
Kuşlar kırlangıcı dövmeye bile yeltenmişler.
-"Bizi rahatsız ettiğin yeter artık, kes sesini" demişler.
Kırlangıç bıkmış, usanmış.
Kuşları kendi kaderiyle baş başa bırakıp, göçüp gitmiş oralardan.
Gel zaman, git zaman köylüler kenevirleri toplamışlar.
Eğirmişler, ip yapmışlar.
İplerden ağ örüp, tuzak kurmuşlar.
Bütün küçük kuşları yakalayıp, kafeslere hapsetmişler.
Kimini tutsak etmişler, kimini de kebap yapıp, afiyetle yemişler.
Kırlangıcın haklılığı kanıtlanmış ama ne çare.
İş işten çoktan geçmiş...
***
Bu öyküyü okuyunca kendimi o küçük kırlangıç gibi hissettim…
Yıllardır bu meslekte gördüğümüz doğruları anlatmaya çabalıyoruz…
Dönüp geriye baktığımızda anlattıklarımızın anlaşılması noktasında aldığımız mesafe açısından çok kötü bir noktadayız…
Çoğu zaman toplumdan kırlangıcın gördüğü muameleyi görüyoruz…
Mesleğimizi başka amaçlar için kullananlar bizden çok itibar görüyor…
Yalanı, dolanı gerçek gibi yansıtanlar alkış alırken, doğruları söyleyenler hak ettikleri yerde olmuyor…
Biliyorum ki bizim de haklılığımız bir gün kırlangıç öyküsünde olduğu gibi ortaya çıkacak…
O günleri biz görecek miyiz bilmiyorum…
..

Müebbet

Zamanın en büyük Mafya babası çok ağır bir suçtan yargılanmaktadır ve idamı istenmektedir. Jüri üyelerinin içinde Temel de vardır. Mafyanın adamları mahkemeden önce Temeli bir kenara çekerler ve şöyle derler:
"Temel ne yap et Baba için alınacak kararı müebbete çevir yoksa bu senin sonun olur."
Temel'in içine korku düşmüştür: "Acaba ne yapsam da bu adamı kurtarsam" diye düşünür. Dava başlar günlerce devam eder ve nihayet Jüri üyeleri karar vermek üzere odalarına geçerler. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra jüri geri gelir ve karar okunur:
"Müebbet hapis."derler. Bunu duyan Babanın adamları ne yapacaklarını şaşırırlar ve doğru Temel'e gidip:
"Helal olsun sana Temel şimdi gözümüze girdin." derler. "Ehh be Temel, iyi güzel de bu işi nasıl başardın?" diye sorarlar. Temel:
"Sormayın be uşaklar." der "millet beraat beraat diye tutturdu müebbete çevirene kadar akla karayı seçtim."

İnterneten


Sezai Matur hakkındaki diğer yazılar


İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum