AKP'nin en önemli söylemlerinden biri de "demokrasiden, çok seslilikten yana" olmaktır…
"Demokratik açılım" adı verilen süreçle birlikte PKK'lı teröristler kahramanlar gibi törenlerle karşılanmıştır…
Darbeci olduğu iddia edilen TSK mensuplarına karşı ciddi bir tavır ortaya koyan AKP'liler bunu "demokrasi" adına yaptıklarını söylemektedirler…
AKP 2007 seçimleri öncesinde 27 Nisan muhtırasının demokrasiye yönelik bir saldırı olduğunu öne sürerek demokrasiden yana olan seçmenlerin oylarına talip olmuştur…
Bu seçimde aldıkları oyların büyük bölümü de demokrasi söylemlerine inananların verdikleri emanet oylardır…
Bugüne geldiğimizde ise AKP'nin hızla demokrasiden uzaklaştığını, bu söylemlerinin sözde kaldığını görüyoruz…
En son Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, borsadaki yüzde 6.5'luk düşüşe "köşe yazarlarının" neden olduğu yolundaki iddiası ve medya sahiplerine yönelik, söylediği sözler, "medya patronunu sansüre yöneltmeye çağıran", son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.
Erdoğan'ın şu sözlerine bakın Allah aşkına;
"Köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun.
Yarın feryat etmeye geldiği zaman da feryat etmeye hakkın yok...
Kusura bakma kardeşim bizim dükkânda sana yer yok.
Çünkü herkes vitrinine layık olanını koyar.
Çünkü her zamankinden daha çok birliğe, beraberliğe ihtiyacımız var.
Bize gelip birlik, beraberlik tavsiyesinde bulunanlar önce kendilerine şöyle bir baksınlar…"
Erdoğan bu sözleriyle medya patronlarına köşe yazarlarını "işten çıkartın" mesajı veriyor…
Bunlar bana göre basın özgürlüğüne indirilmiş en büyük darbedir.
12 Eylül döneminde bile böylesine baskıcı bir yaklaşım sergilenmezken sık sık insan haklarından, demokrasiden, özgürlüklerden söz eden Başbakan Erdoğan'ın bu sözleri, kendisinin inandırıcılığını tümüyle ortadan kaldırmıştır.
Erdoğan'ın hükümeti eleştiren gazetelere yönelik boykot çağrılarını yerelde de milletvekillerinin tekrarladığına zaman zaman şahit olmuştuk…
Yazarlar ve basın çalışanları üzerindeki baskıyı da biliyorduk…
Ancak bu baskının açıkça telaffuz edilmesi artık bazı sınırların iyice aşıldığını gösteriyor…
Artık iyice anlıyoruz sivil vesayet ülkeye hakim olmuştur…
Bizden olan yaşasın, bizden olmayan konuşmasın, hatta ölsün anlayışıyla demokrasiye ulaşamazsınız…
Özgür kalemlerin kırılmasını isteyen ve tek sesli bir medya arzulayan bu anlayışla Türkiye bir yere varamaz…
Aslında Başbakan'ın arzusu tepkisiz ve boyun eğen bir toplum yaratmaktır…
Demokrasi konusunda samimi olduğunu düşünen herkesi özgür basın ve özgür bir toplum için el ele vermeye davet ediyoruz…
Gelin, bugün bizimle olun…
Yarın, özgür medyaya ihtiyaç duyduğunuzda bulamayabilirsiniz…
….

Bir ‘kovdurma' anısı!

Başbakan Erdoğan gazete patronlarına hükümeti eleştiren gazete patronlarını kovma talimatı verdi ya, benim de aklıma bundan birkaç yıl önce yaşadığımız bir baskı geldi…
Yenihaber'in ilk yılları…
Eski Müftü Ahmet Şark ve avenesi şu an Kent Meydanı'nın olduğu alanı "külliye" inşa etmek için istiyorlar…
Amaçları altında bir alışveriş merkezi kurmak…
Biz de o alanın meydan olarak düzenlenmesi gerektiğini öne sürüyoruz…
Müftü Ahmet Şark'ın en büyük dayanağı ise dönemin Emniyet Müdürü Mustafa Aydın…
Şark ve Aydın elele vermişler külliye projesini hayata geçirmek istiyorlar…
Karşılarında ise bir tek Yenihaber…
Onların her atılımı karşısında biz karşı bir atakla çabalarını sonuçsuz bırakıyoruz…
Bir yandan da Mustafa Aydın'ın baskın şovlarıyla şehirdeki provakatif olaylar kendisini gösteriyor…
Biz de o toplumsal olayların mutlaka aydınlatılması gerektiğini öne sürüyoruz…
Üzerimizdeki baskılar da giderek artıyor…
Ancak biz susmuyoruz…
Geri adım atmıyoruz…
Bir ara Uğur Kaya dağa kaldırılıp darp ediliyor…
Mesaj bana " Müftü Ahmet Şark'la uğraşmasın" şeklinde…
Uğur Kaya'nın Emniyet'teki ifadesinden saldırganlar anında haberdar oluyor ve bana tehditlerini sürdürüyorlar…
Biz tüm bunlara rağmen yılmıyoruz…
Bu kez baskılar ‘patrona' dönüyor…
Elçiler ve birebir görüşmelerle "Sezai Matur'u gazeteden kovun" baskıları başlıyor…
Bizzat Emniyet Müdürü Mustafa Aydın gazetemizin imtiyaz sahibi Yaşar Koşunda'dan kovulmamı istiyor…
Yaşar Abi direniyor ancak işyeri de sürekli taciz ediliyor…
Polis araçları matbaanın önünden ayrılmıyor…
Bu durum aylar sürüyor…
Patron tüm baskılara rağmen geri adım atmıyor…
Yaşar Abi'nin Emniyet Müdürü Mustafa Aydın'la görüşmesinin ardından bana söylediği sözler bugün gibi hafızamda;
"Doğru olduğuna inandığın her şeyi yaz, biz arkandayız. Her ne pahasına olursun olsun, bu gazete doğruları yazmaktan vazgeçmeyecek. Gerekirse gazete kapanır, ama emirle, baskıyla kimse bize bir şey yaptıramaz."

İlk Yorumu Siz Yazın

Yorum Yaz

Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun. Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:
Yorum:
Güvenlik Kodu:*
	Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum