|
Sakarya'ya son dönemde İstanbul'dan biçilen rol bir sanayi kenti olması yönünde…
Sakarya halkının hiç görüşü alınmadan planlar hazırlanıyor, hayata geçiriliyor…
Yeni otoyol güzergahı Sakaryalı'nın aksi görüşüne rağmen kenti ikiye bölecek şekilde belirleniyor…
İstanbul'dan dışlanan sanayi kuruluşları Sakarya'nın verimli toprakları üzerine kuruluyor…
D-100 Karayolu'nun kıyısı sağlı sollu fabrikalar tarafından işgal edildi…
Şimdi Dörtyol'daki kirliliği önlemek için Kentsel Dönüşümü konuşuyoruz…
Oysa D-100 Erenler- Akyazı arasında Dörtyol'u aratacak çirkinlikte bir yapılaşma, sanayileşme söz konusu…
Neredeyse her ilçemizde bir organize sanayi bölgesi kuruluyor…
Karasu'da longozun hemen yanına bir demir çelik tesisi, bir de otomobil fabrikası kurulacak…
Otomobil fabrikası için neredeyse tüm şehir seferber olmuş durumda…
Oysa bu kentin sanayileşme dışında da refaha ulaşma imkanları vardı…
Sakarya'nın toprağı ve iklimi dünyanın tarım için en avantajlı bölgelerinden biri olmasını sağlıyor…
Dünyada hızla artan nüfusu besleyecek tarım arazilerinin değeri her geçen gün katlanarak artıyor…
Bu nedenle böylesi verimli topraklar sanayileşmeye feda edilmeyecek kadar değerli…
Evet Sakarya'da işsizlik rakamları büyük boyutlarda…
Sanayileşme insanımıza kısmen refah getirebilir…
Ancak sanayileşmeyle refaha ulaşırken bir yandan da bu güzelim doğal ortamdan uzaklaşmamız gerekecek…
Biz doğamızı koruyarak da refaha ulaşabiliriz…
Bunun için öncelikli olarak tarım arazilerimizi en yüksek verimi alacak şekilde kullanmayı öğrenmeliyiz…
Tarımda Sakarya ovası büyüklüğünde bir araziyle neredeyse Avrupa'nın yarısını besleyen Hollanda'yı örnek alabilirsek birçok şeyi aşabiliriz…
Sakarya'nın önündeki büyük fırsat sadece tarım değil elbette…
Sakarya bir eğitim kenti olabilir…
Sakarya Üniversitesi bunun için sağlam bir temel olarak düşünülebilir…
Sadece Türkiye değil, Orta Asya, Orta Doğu ve Kafkaslar'dan gelecek öğrencilerle Sakarya büyük bir ekonomik girdi sağlayabilir…
İstanbul'un hemen yanı başındaki Sakarya'da kurulacak yeni devlet ve vakıf üniversiteleri hoca sıkıntısı da çekmezler…
Sakarya büyük bir teknopark olarak da planlanabilir…
Bundan yıllar önce önerdiğim Silikon Vadisi için fırsat kaçmış değil…
California'daki Silikon Vadisi'nin bir benzeri California gibi birinci derece deprem bölgesi olan Sakarya'da da kurulabilir…
Sakarya aynı zamanda bir sağlık kenti de olabilir…
Kuzuluk ve Taraklı'daki termal kaynakları sağlık turizmine yönelik olarak kullanılabilir…
Yeni kurulan Tıp Fakültesi ve özel hastaneler sağlık arayanlar için ideal adresler olabilir…
Bugünden ilimizdeki hastanelere yurt dışından başlayan hasta akışı bunun bir işaretidir…
Karasu-Kaynarca arasındaki serbest bölge için istimlak edilen araziler bir sağlık bölgesi olarak da değerlendirilebilir…
İstanbul'dan gelecek Kuzey Marmara Otoyolu bu bölgeyle İstanbul'u bağlayabilir…
Sakarya istenirse bir turizm kenti de olabilir…
Sapanca başta olmak üzere her biri bir doğa harikası olan göllerimiz, nehirlerimiz, derelerimiz, ormanlarımız, yaylalarımız, denizimiz en önemlisi kültürümüz Sakarya'nın bir turizm merkezi olması için yetip artacak zenginliklerimizdir…
Kısaca söylemek gerekirse Sakarya hem eğitim, hem sağlık, hem de turizm kenti olabilir…
Tabii bunun için kenti yönetenlerin, kentin geleceğine yön verenlerin Sakarya'nın doğal yapısını korumak adına kaygılara sahip olmalıdır…
Bijon
Arabanın lastiği tam akıl hastanesinin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır.
Hemen dışarı çıkar. Kriko, stepne, bijon anahtarı derken tekeri söker. Tam söktüğü anda 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlara ulaşmak mümkün değil. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker.
Olayı en başından beri akıl hastanesinin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir akıl hastası adama seslenir:
"Sen ne yapıyorsun orada öyle?"
"Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm."
"Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun ziyanı yok seni lastikçiye kadar idare eder."
Adam hemen denileni yapar ve akıl hastanesindeki deliye seslenir:
"Senin ne işin var allah aşkına tımarhanede?"
"Sor mu bu şimdi? Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, salaklıktan değil."
İnternetten
Sezai Matur hakkındaki diğer yazılar
|
= Resimli ilanlar
