|
APEK Eski Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Er'den bir mektup aldım. Adapazarı Şeker Fabrikası' nın içinde bulunduğu durumu sorgulayan Er, bazı sorular sormuş. Noktasına virgülüne dokunmadan önce mektubu okuyalım.
"65 bin üyesi bulunan bir çiftçi kuruluşu olan APEK’i ve Şeker Fabrikası’nı 2 yılda batıran ve büyük bir borç batağına sokan siz değil misiniz? Yönetimden birini kurban ederek bütün sorumluluk onun gibi gösteremezsiniz. O batırdı veya bu fabrikayı borç batağına o soktu diyemezsiniz. Çünkü onunla beraber sizler de bu yönetimdeydiniz ve onunla beraber APEK ve Şeker Fabrikası’nın bu hale gelmesinde aldığınız bütün kararların altında hepinizin imzası var"
"Bakıyorum 10 günden beri yazılı ve görsel basını ziyaret ederek beyaz sayfa ve şeffaflıktan bahsediyorsunuz. Neyi unutturmaya çalışıyorsunuz? Hangi şeffaflıktan, hangi beyaz sayfadan bahsediyorsunuz? Oraları zaten siz gelmeden evvel beyazdı ve şeffaftı. Sizin yönetimiz zamanın da kirlendi, batırıldı, şaibelere karıştırıldı. Ne oldu? '7 yılda yapılamayanı, 7 ayda yaptık' sloganınız tutmadı mı da beyaz sayfadan, şeffaflıktan bahsetmeye başladınız."
"Siz bunları bırakın da yerel bir televizyonda bir açık oturum talep edin. Tüm yönetim ve denetim kurulu üyeleriniz katılın, halkımıza, çiftçimize Kütahya Hisselerini yok pahasına nasıl sattığınızı, Konya’daki hissemizi değerinin altında neden verdiğinizi, Suadiye’deki daireleri kimlere peşkeş çektiğinizi, Şeker Sigorta’daki hisselerimizi nasıl sattığınızı, APEK’teki nakit parayı nasıl tükettiğinizi, Şeker Fabrikası’nın 2006 yılı KDV alacağı olan 13 trilyon civarındaki parayı kime, nasıl tahsil ettirdiğinizi"
"Daha şu an tarlada bulunan pancardan sezonda işleyerek elde edeceğiniz şekeri bile değerinin çok altında sattığınızı, Sakarya esnafına neden şeker vermediğinizi, yönetime geldiğiniz günden beri fabrikada işlenip elde edilen şekerin tamamı bu güne kadar yalnız bir firmaya değerinin çok altında sattığınızı, tüm bunlara rağmen halen bankaya 110 trilyon lira nasıl borçlandığınızı, bütün bu kararların hepsinin altına oy birliği ile nasıl imza attığınızı açık oturumda çiftçiye anlatın."
"Çiftçiyi kandırmayın. Haziran ayı içersinde vermeniz gereken avansı Mayıs sonunda vereceğinizi söylüyorsunuz, sizin paranız yok ki. Yine bankadan faizle para alacak ve çiftçiye vereceksiniz. Yani çiftçinin borç yükünü arttıracaksınız. Bu gerçekleri çiftçiye anlatmaktan korkmayın. Bu yönetim ve denetim kurulu üyelerinin tamamı iktidar partisine mensup kişilerdir, mazeret hakları yoktur. Hem yerelde hem de genelde tek başına iktidarsınız."
Başarmak zorundasınız. Bu gerçekleri çiftçiye anlatın, çiftçiye güven verin ki çiftçi moral bulsun, pancar ekimine devam etsin. Bu fabrika ilimizde çalışsın, üretsin bu bizim arzumuzdur"
İşte Yılmaz Er'in iddiaları böyle... Ben Yılmaz Er'in şu açık oturum önerisini tuttum. Çıkın kardeşim açık oturuma, herkes kafalardaki sorularını sorsun. Kanal 54 ve SRT aynı anda canlı yayın yapsın. Ak koyun, kara koyun ortaya çıksın.
Kamuoyundaki soru işaretleri de aydınlansın. Siz de iki de bir öyleydi böyleydi iddialarına kökünden cevap verin. Bu açık oturum sonrasında siz de rahat edin. Kamuoyu'nun aklındaki sorular aydınlanıp millette rahat etsin. Biz de aklımızdaki sorulara cevap bulalım.
Milletvekili Recep Yıldırım...
Milletvekili Av. Ayhan Sefer Üstün...
Ahmet Mülayim...
Ahmet Aya..
Ayhan Alişan...
Yılmaz Er...
Hikmet Karabayır...
Şeker ve APEK Yönetim Kurulu üyeleri...
Çiftçiler...
Hodri meydan... Var mısınız açık oturuma?
Erkek adam çıkar canlı yayına dobra dobra hem anlatır hem sorar...
Kısacası beyler...
Laf lafı açar. Kıçı boklu olan canlı yayından kaçar...
Hüseyin Cumalı hakkındaki diğer yazılar
|
= Resimli ilanlar
