|
APEK eski yönetim kurulu üyesi Yılmaz Er, dün gazetemize geldi. Hakkında yapmış olduğumuz eleştirilere cevap veren Yılmaz Er' in önce açıklamalarına göz atalım.
Kendisinin pancar çiftçisi olmadığı yönündeki iddiaları cevaplandıran Er, "Ben yıllardır APEK üyesiyim. Aynı zamanda pancar çiftçisiyim. Benim en az denetim kurulu üyeleri kadar çiftçiliğim vardır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın" dedi.
Bir yandan çaylarımızı yudumlarken diğer yandan da kendisine yöneltilen soruları cevaplayan Er, "Benim fabrikanın satışında şer koyduğum doğrudur. O şerri nasıl koyduğuma gelince, fabrikanın yönetim ve denetim kurulu toplandık. Fabrikanın 30 bin dolara APEK' in alması için anlaştık."
"Bu arada şahsım, zamanın AK Parti Milletvekilleri Şaban Dişli, Recep Yıldırım, Av. Ayhan Sefer Üstün, Erol Aslan Cebeci, Süleyman Gündüz ve Hasan Ali Çelik, TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, Türk-İş Başkanı Salih Kılıç ve Demiryol-İş Başkanı Ergün Atalay'ın katıldığı bir toplantıda fabrikanın son durumunun masaya yatırılmasını istedim. Ama sıcak bakmadılar. Bu toplantı olmadı."
"Ben böyle çalışırken daha sonra şahsımın haberi olmadan bir yönetim kurulu üyesi hariç, yönetim Ankara'ya gitti ve fabrikayı 45 milyon 750 bin YTL'ye satın aldıklarını söylediler."
"Daha sonra satıştan 10 gün sonra önüme gelen karar defterinde fabrikanın satışını 50 milyon YTL olduğunu görünce bu karara imza atmadım. Muhalefet şerri koydum. İşte ben bu nedenle muhalefet şerri koydum" dedi.
Pancar kotasının düşürülmesiyle ilgili de görüş belirten Er, "Bir kere o zamanlar fabrika devletindi. Devletin genel müdürü görevinin başında idi. Bu konuda şahsımın direk bir rolü yoktur. Ama o zamanlar fabrika düşük kotaya ve Alpullu, Susurluk ve Ankara'ya şeker göndermemize rağmen 3 trilyon kar etti."
"Peki, bu yönetim 2 yılda 200 trilyon nasıl zarar etti? 2 yılda fabrikayı batırdılar. İzmit'ten öteye gidemeyenler hayatında, İzmit'ten öteyi göremeyenler İtalya, Fransa, İspanya, Romanya ve Kıbrıs'taki otelleri gördüler. Burada kaldılar."
"Kısacası söylenecek çok söz var ama ben herkesin katıldığı bir canlı yayın istiyorum. Böylece herkes aydınlanır. Kamuoyu aydınlanır. Kimsenin kavgasında soru işareti kalmaz. İki kanal, bu canlı yayını naklen versin. Böyle sen konuş, ben konuşla bu iş kayıkçı kavgasına döner" dedi.
Evet... Yılmaz Er böyle diyor.
Kısacası...
Sorular...
Sorular...
Sorular...
Bu işin sonu gelmez...
Kaç gündür söylüyorum.
Bence çıkın canlı yayına bu iş bitsin.
Siz sağ biz selamet...
Hüseyin Cumalı hakkındaki diğer yazılar
|
= Resimli ilanlar
