|
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahmekesi'nce verilen talimatla beraber harekete geçen Sakarya Emniyet Müdürlüğü' ne bağlı Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü operasyon düğmesine bastı.
Adapazarı Şeker Fabrikası'nı ilk gün basan polis, yine ilk gün 45 kişinin ifadelerini alındıktan sonra 17 kişiyi savcılık talimatıyla serbest bıraktı. Polis tarafından alınan 28 kişi ise, 4 günlük gözaltı süresinde Emniyet’te konuk oldu.
Bu konuklara sonradan bir kişi daha dahil oldu.
Günlerce avukat nezaretinde sorgulanan şüphelilerle beraber, odalar dolusu evrak, bilgisayar kayıtları, telefon kayıtları ve diğer bilgilerle 29 zanlı bugün bir aksilik olmaz ise İstanbul'da olacak.
Muhtemelen siz bu yazıyı okurken, bu kişiler İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi' nde ifade veriyor olacaklar.
Kısaca operasyonun ilk gününden bu güne kadar gelinen nokta bu...
Sakarya Emniyet Müdürlüğü'nün geçmiş dönemde de yaptığı bazı operasyonlar var ki, halen konuşuluyor. Bu son operasyonda uzun zaman konuşulacağa benziyor. Diğer olaylarda olduğu gibi bu olayda da ben "Adalet yerini bulsun" diyorum.
Kimse hakkında yorum yapmak, kimseyi birilerinle bağdaştırmak, kimsenin günahını almak istemem. Herkesin bir kariyeri, çizgisi ve makamı var. Hiç kimse hukuk karar vermediği sürece suçlu değildir. Bağımsız yargı elbette adaletli bir karar verecektir.
Operasyon kadar benim dikkatimi medya dünyası çekti.
Evet...
Yerel medyaya şöyle bir bakıyorum...
Kimi etliye sütlüye hiç dokunmuyor. Yüzeysel haberi vermekle yetiniyor. Yani pasif kalmayı yeğliyor. Olabilir...
Kimi zaten operasyon mu var diyecek kadar ileri gidiyor. Olabilir.
Kimi ise işi abartıp komplo teorileri kuruyor. Bunu sayfasına yansıtıyor. Hatta daha ileriye gidip suçu kanıtlanmamış ve henüz hakim önüne çıkmayan kişilere direk suçlu muamelesi yapıyor. Olabilir.
Bizim gazete ise olayı ne etliye sütlüye, ne de komplo teorilerine yakın olayı verdi. Bizimkiler olayı objektif verdiğine inanıyorum.
Belki benim de yanlışım var. Ama bizi izleyenler ne pasif, ne de komplo teorileri üretmediğimizi iyi bilirler.
Bizim kimsenin yayın politikasına laf uzatacak halimiz yok.
Ama...
Bizim gazetemiz ilk gün bazı fotoğrafları yayınladı. Bütün gazetelerde tek kare bile yokken bizim gazetemizde çıkan fotoğraflar aslında bir gazetecilik örneğidir.
Bu fotoğrafları yayınlarken, ne kimseyi hedef aldık ne de kimseyi karalamak gibi bir düşünceye kapıldık.
Sonuçta biz gazetecilik yaptık. İşimizi yaptık.
Böyle yaptık ama şimdi birileri bizim üzerimizden prim yapmaya çalışıyor. Hatta prim yapmak için kıçını yırtıyor.
Bazıların da; "Abi gördün mü... Bizim Sakarya Gazetesi fotoğraf yayımlamış. İşte bunlar bu kadar insanlar. Biz hayatta böyle şey yapmayız " diyor.
Yani menfaati gereği şirin gözükürken, bizim üzerimizden ne kadar prim yapacaklarının hesabını yapıyorlar.
Önemli değil.
Beyler...
Biz gazeteciyiz...
Kimseye art niyet taşımadan işimizi yapıyoruz. Bundan önceki operasyonları nasıl çekip yayımladıysak bunu da öyle yayınladık. Yıllar önce nasıl ailemin başına gelen bir olayı manşet yaptıysak, şimdi de öyle yaptık.
Kim, bizim üzerimizden ne kadar prim yapar bilmem.
Bilemem...
Bildiğim bir şey var ise, gazetecilik, hayalperestlik ve yalakalık ayrı şeylerdir.
Birbirine karıştırmamak gerek.
Hüseyin Cumalı hakkındaki diğer yazılar
|
= Resimli ilanlar
