İstanbul'un kültür ve turizm kenti olma yönünde aldığı karar Sakarya için büyük bir tehdit oluşturmaya başladı…

İstanbul dışına çıkartılmak istenen sanayi kuruluşlarına gösterilen birinci adres ne yazık ki Sakarya…
Daha şimdiden İstanbul'dan çıkartılan onlarca sanayi kuruluşu plansız, programsız bir şekilde tarım arazilerimizi işgal ediyor…
Kendine bir rota çizemeyen Sakarya'yı bir sanayi çöplüğü olarak gören İstanbul, aslında bu kararıyla kendini hançerlediğinin de farkında değil…
Sakarya, İstanbul'un mutfağı, İstanbul'un dinlenme odası olabilecek bir coğrafyayken ne yazık ki çöplüğü olma tehlikesiyle karşı karşıya…
İstanbul; hemen dibindeki; eşsiz iklimi ve verimli tarım arazileriyle 15 milyonluk metropol için bulunmaz bir gıda deposu olabilecek Sakarya'nın bu farklılığını görmezden geliyor…
Sakarya gelişmiş tarım teknolojileri kullanılması durumunda, sebze ve meyve ihtiyacını güney illerde karşılayan İstanbul'u tek başına doyurabilecek bir zenginliğe sahip…
Sakarya ovası büyüklüğü kadar arazisi olmayan Hollanda'nın Avrupa'yı doyurmaya çalıştığını bilmeyen yok…
Sakarya, İstanbul için sadece tarım arazileri nedeniyle önemli değil…
Metropelde sıkılan, yoğunluktan bunalan insanların hafta sonu kaçamakları için kullanabilecekleri, doğa ile başbaşa kalabilecekleri zenginliklere sahip bir il…
Gölleri, denizi, yaylaları ve en önemlisi yeşilin her tonunu barındıran ormanlarıyla Sakarya İstanbullu için bulunmaz bir tatil cenneti…
Turizmin önemini yeni fark etsek de turizmde marka şehir olmak için başlatılan çalışmalarda önemli bir mesafe kat edilmiş durumda…
Sapanca'daki iki SPA oteline gösterilen ilgi, bölgenin turizm değerinin artık keşfedildiğinin işareti…
Termal su zenginliğiyle bilinen Akyazı'ya yapılacak golf ve termal turizm yatırımları hepimizi heyecanlandırıyor…
Yanıbaşında kurulması planlanan demir-çelik fabrikasıyla yok olma tehdidi yaşayan Acarlar longozu eşsiz dokusuyla doğal bir cennet…
İstanbullular'ın günübirlik piknikler için tercih ettiği il ormanımız, Poyrazlarımız ve saymakla bitiremeyeceğimiz zenginliklerimiz…
Sakarya elbet sadece tarım veya turizm kenti olmamalı…
Sakarya'nın geleceğinin aydınlık olması için, kentin bir eğitim kenti olarak da planlanması gerekmektedir…
İstanbul'un hemen dibinde yer alan bu kent, bir üniversiteler kenti olabilir…
Yeni kurulacak devlet ve vakıf üniversiteleri, tekno-parklarla şehir eğitim kenti kimliği kazanabilir…
Bugün 40 bin öğrencisiyle kent ekonomisine büyük katkı veren ve kentin ufkunu açan Sakarya Üniversitesi'nin yanında kurulacak yeni eğitim kurumlarının kente katacağı katma değeri kaçırmamalıyız…
Bu anlamda Sakarya'nın yakın geleceğinde en az 5-6 üniversite yer almalıdır…
Tüm bunları yaparken sanayiye kapımızı kapatacak mıyız?
Tabii ki hayır…
İstesek de sanayinin Sakarya'ya gelişini tümden engelleyemeyiz…
Sanayide seçici olmalı, doğaya saygılı, doğaya zarar vermeyen sanayi kuruluşlarına kapımızı açık tutmalıyız…
Bu noktada sanayi için yer tercihlerinin çok iyi yapılması gerekiyor…
Yerel siyasetçilerin popülist ve çıkarcı davranarak kendi bölgelerine; önüne arkasına bakmadan sanayi kuruluşlarını getirme çabalarından vazgeçmeleri şart…
Onay aşamasındaki ÇDP ile artık daha fazla oynamadan bir an önce yürürlüğe sokulmasında fayda görüyoruz…
ÇDP eğer uygulanabilirse Sakarya'nın bir sanayi çöplüğü olmasını engellenebilir…
Sonuç olarak şunu söylemek mümkün:
Sakarya'nın geleceğini kuranlar bu kentin doğal zenginliğinin, gelecek nesillere bırakılmış bir emanet olduğunu unutmamalıdırlar…
Evet bu değerli emaneti korumanın hepimizin görevi olduğunu unutmayalım…

Not: 19 Haziran Perşembe günü Tempo Dergisi kapsamlı bir Sakarya eki verdi. Yukaradiki yazı halen bayilerde satışta olan Tempo'nun Sakarya ekinde, özetlenerek yayınlanmıştır.

İlk Yorumu Siz Yazın

Yorum Yaz

Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun. Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:
Yorum:
Güvenlik Kodu:*
	Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum