|
Parola "Deve kuşu"
Aslında Adapazarı Şeker Fabrikası'na bir süre köşemde yer vermek istemiyordum. Çünkü arka arkaya yazdığımız yazılarla, zaten yıldızı pek parlak olmayan fabrikaya ben de destek yerine köstek olabilirim diye düşünüyordum. Ama dün yapılan 57. Genel Kurulu izlemek için giden arkadaşımız Levent Eriş ve diğer basın mensuplarına gelen ambargo sonrasında, fabrika yönetimini yine köşemize konuk ettik. Basın mensupları erkenden fabrikanın giriş kapısına geldiler. Kapıda güvenlik görevlileri talimatı almışlar. “Durrrr girmek yasak!” Bütün basın mensuplarıyla beraber arkadaşımız Levent Eriş kapıdan geçememiş. Yuh beee! Zihniyete bak... Gazetecileri fabrikaya sokmayacaksınız. İş mi bu ? Orası Belene kampı mı? Kimden ne saklıyorsunuz? Bu fabrika sizin olduğu kadar kamunun malıdır. Bu fabrikaya basını sokmamak da neyin nesi? Bu gizlilik nedir? Bu fabrika, Adapazarı Şeker Fabrikası mı, yoksa Diyarbakır 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı mı? Adapazarı Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mülayim ve Yönetim Kurulu'na soralım bakalım... Göreve geldiğiniz zaman söylüyordunuz, hani şeffaf olacaktınız? Hani ötekilerden çok farklı ve yapıcı bir yönetim olacaktınız? Hani herkese kucak açan ve eleştiriye açık olacaktınız? Hani beyler, bu sözler nerede kaldı? Basın biraz yüklendi mi, istediğiniz gibi yazmadı mı, birazda bizim içimizden sizi sevmeyenler saldırdı mı, basın tu kaka... Öyle bir dünya yok. Vatandaşın sofrasında ekmek ve makarna var. Ekmeğe siz yüzde 25 zam yaparsanız, biz de “el insaf” deriz. Çünkü sokaktaki vatandaş da “el insaf” diyor. AKP'li Pamukova Belediye Başkanı Hikmet Feridun Turan'a, belediyeye ait akaryakıt istasyonunu 5 ay önce 15 yıllığına kiralayan şirket tarafından makam aracı olarak kullanması için 40 bin euro değerinde cip hediye ediliyor. Ben de “bu etik değil” diyorum. Adapazarı Büyükşehir Belediyesi, Adapazarı Merkez Belediyesi, ADASU var iken, su birikintisine düşen emekli öğretmen, evinden çekiç ve murçla gelip su akarını halletmek istiyorsa, ben de “yazıklar olsun” diyorum. Bu ayıp, o kurumların yöneticilerine yeter. 17 Ağustos depreminden bu güne kadar, yani 8 yıl orta hasarlı evleri idare edenler, kış ortasında vatandaşın evini başına yıktığında, bunları da kınıyorum. 8 yıl beklediniz de, 2 ay çok mu geldi? 2 ay sonra çağır beni, beraber yıkalım. Kış ortasında insanlar çocuklarıyla evsiz bırakılmaz. Biz de babayız... Kısacası beyler... Basına ambargo koyarak bir yere gelemezsiniz. Yaşım 42 ve bu meslekte 22 yıldır ne şeffaf beyler gördük. “Şeffafız” diyenler, biraz sıkıştılar mı bizi bitirmenin hesabını yaparlar. Kardeşim... Sen beni bitirmenin yollarını arayacağına, başına geldiğin kurumun hakkını ver. Son olarak bu beylere bir söz var, onu hatırlatayım. "Kimler geldi, neler neler istediler. Hepsi de bu dünyayı bırakıp gitti. Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? Ya işte, o gidenler de senin gibiydiler"
Hüseyin Cumalı hakkındaki diğer yazılar
|
= Resimli ilanlar
