|
Mart 2009'da gerçekleştirilecek yerel seçimlere 8 aydan az bir zaman kaldı…
Şöyle etrafa bakıyorum da, içim acıyor…
İktidar partisi dahil hiçbir partide adaylar netleşmemiş…
Mevcut Belediye Başkanları bile aday gösterilip gösterilmeyeceklerini bilmiyorlar…
Seçime birkaç ay kala, partiler vatandaşın önüne "adayınız bu" diye çıkacaklar…
Seçmen oy verdiği belediye başkanını, belediye meclis üyesini, il genel meclisi üyesini tanımadan gidip bir partiye oy verecek…
Oysa yapılacak seçim, adı üzerinde yerel seçim…
Yerel yöneticiler seçilecekse, oyu etkileyecek olan, genel başkan değil, aday olmalı…
Bugün bakıyorum, hiçbir partinin gündeminde ön seçim yok…
Adaylar yukarıdan belirlenecek…
Adaylık düşünenlerin de birkaçı hariç böyle bir talebi yok…
Sakaryalı sözüm ona sandığa gidecek ve belediye başkanını seçecek…
Böyle demokrasi olmaz…
Böyle seçim sistemi olmaz…
Bir belediye başkan adayı en 6 ay önceden belli olmalı, seçmene kendisini anlatacak, tanıtacak zamana sahip olmalıdır…
Sandığa partisinin veya genel başkanının gücüyle değil, kendi geçmişiyle, geleceğe yönelik projeleriyle gitmelidir…
İdare Mahkemesi'nin kararı!
İdare Mahkemesi kaçak su şişeleme fabrikasıyla ile ilgili ilginç bir karara imza attı…
Dişli ailesine ait Sırma Su tarafından inşa edilen kaçak su fabrikası için Sapanca Belediye Encümeni'nin aldığı yıkım kararıyla ilgi yürütmeyi durduran İdare Mahkemesi, kaçak yapı inşa edenleri bir anlamda ödüllendirmiş oldu…
Oysa mahkemeler kamu yararını gözeterek karar vermek zorundadır…
Hakim karar verirken kamu yararını göz önünde bulundurmalıdır…
İdare Mahkemesi imara kapalı alanda, içme suyu havzasında inşa edilen bir kaçak yapıyla ilgili verilen yıkım kararını durdururken nasıl bir kamu yararı gördü merak ediyorum…
Sapanca Belediyesi'nin bu yürütmeyi durdurma kararının iptali için bir üst mahkemeye itiraz etmesi gerekiyor…
Ancak üzerinde büyük bir baskı kurulan Sapanca Belediyesi'nin böyle bir girişimde bulunabileceğini sanmıyorum…
Kutsal basitlik
14.yüzyılda yaşamış büyük bir Bohemyalı ahlakçının, engizisyon ateşine (Auto de fe) doğru yürürken söylediği rivayet edilen bir söz vardır.
Fikirleri yüzünden az sonra yakılarak idam edilecek olan Jan Hus, engizisyon gardiyanlarının arasında ateşe doğru yürümektedir.
6 Temmuz 1415 günü, o ateşe iyice yaklaşıldığında, yaşlı bir kadının, yoksul elleriyle ve büyük bir samimiyet içinde bu ateş için çalı çırpı toplamakta olduğu görülür.
Jan Hus, yaşlı kadına bakar ve heyecanını dizginleyemez; "Sancta Simplicitas!" (Kutsal basitlik!) diye bağırır!
Jan Hus, bilgelere mahsus bir kavrayışla, derin bir gönülle bağışlamaktadır yaşlı kadının bu "yardımseverliğini."
Onun bu hareketinde "kutsal" bir "basitlik" görmektedir. Çünkü kadın, o çalı çırpının -bir ibadet olarak toplanması gerektiği bilgisi dışında- ne olacağını bilmemektedir.
İnandığını, inandığı için ve "kutsal" bir samimiyet içinde yerine getirmektedir.
Büyük bir bilge olan Jan Hus, birazdan vücudunu yakacak olan ateşi unutmuştur o anda.
O ateşi besleyecek olan çalı çırpının sahibine öfkelenmeyi "aşmıştır!"
Hayat, o anda bile ona heyecanlanacak bir şey göstermiştir çünkü. Kendisini öldürenin hareketini kutsamış, onun saflığı ve dokunaklı samimiyeti karşısında duygulanıp bağırmaktan kendini alamamıştır.
İnternetten
…………………
O çanı kim asacak?
Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden
kurtulma planları yaparlar.
Pek çok fikir öne sürülür.
Hiçbiri kabul görmez.
En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir.
Böylece kedi kendilerine yaklaşırken farkına varacak ve
kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafından alkışlarla onaylanır.
Bu arada bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa
kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir.
"Fakat," der..
" Kafamı bir soru kurcalıyor. Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak ?"
İnternetten
Sezai Matur hakkındaki diğer yazılar
|
= Resimli ilanlar
