Cihan Tasarim
 
   
 
 
Anasayfa
Haberler
İlçe Haberleri
Sakaryaspor
Ulusal Haberler
Sektör Haberleri
Dünya Haberleri
Spor
Kültür Yaşam
Video Haber
Köşe Yazarları
Gezelim Görelim
Röportaj
Resim Galerisi
İlanlar
Firma Rehberi
Önemli Telefonlar
İletişim
Röportaj
Gezelim Görelim
Son 5 İlan


 
= Resimli ilanlar
turizm
 
 
 
 
 
 
Son Yorumlar
Uçak'ın Ölümü ve Operasyon, Medya'da
Emlakçının. İntiharının alı kaplan ile Bi alakası. Bulunmamaktadır. Ko...
Yorumu Oku

Plaka Fiyatları El Yakıyor
AKAZIYA SATILIK TAKSI PLAKASI
sakarya akyazıda tıcari taksı plakası 110.000 tl pazarlık sünnettr :D
Yorumu Oku

Vali Yardımcısı Ballı'yı hangi sözü yaktı
haber
yalan haberler yapmayın o adam suçsuz.
Yorumu Oku

Karasu OSB Mahkemelik
Benimde orda yerim var .. 50 tl den yer alirim mail atın goruselim
Yorumu Oku


Tren Saatleri
 
Sıvasız evlerin ölü çocukları
Çarşamba, 22 Ekim 2008

Sabah'ta dün Umur Talu nefis bir yazı yazmış…
Okumayanlar için köşeme aldım…
***
"Asansörde ter kokuyordu" dediğiniz çocuklardan belki bunlar.
"Göbeğini kaşıyan adam"ın çocukları belki.
"Başörtülü" diye anasını nizamiye, hastane veya okul kapılarında itelediğiniz, ötelediğiniz, belki bacısını üniversite kapılarından sokmadığınız çocuklar.
"Ananı da al" diye azarladıklarınızın çocukları belki.
"Orduda hiyerarşi vardır, herkesin yeri bellidir, girerken bilmiyorlar mıydı" diye, bir orduevi kapısında karısıyla, çocuğuyla, babasıyla, anasıyla rezil edip kovaladığınız çocuklar.
"Bir kilo pirince oy veriyorlar" dediklerinizden belki de.
"Bunlarınki de bir oy benimki de" diye ayağınızla basıp işaret ettiğiniz çocuklar.
"Sayıyla mı verdiler" demiştiniz ya, işte o çocuklar.
" Şehrin içine ettiler" ya, onlar da olabilir bu çocuklar.
"Ağzı çorba kokanlar"ın, çayırda piknik yapanların, belki atletiyle oturanların, denize entariyle ürkek adım atanların çocukları.
"Bunlar köylü olduğu için yüksekte yürüyemiyor, tersanelerde düşüp ölüyorlar" dediğiniz çocuklardan işte.
Bir atölyede, bir izbede üç paraya kot taşlattığınız, tinere, dumana, zehre, kansere boğduğunuz, toplu halde yakınca azıcık vahvahladığınız çocuklar.
Kamyon kasalarında derelere döktüğünüz minik tarım işçisi kızlar var ya, işte onların kokusundan çocuklar.
Müzik zevklerini, giyim tarzlarını, ağız tatlarını, konuşma üsluplarını, dil falsolarını, küfür kıyametlerini, hoyrat hayata hoyratça atılışlarını, yan bakışlarını, itiş kakışlarını, statlara yığılışlarını "estetikten, medeniyetten, terbiyeden, seviyeden" uzak bulduğunuz çocuklar belki de.
Belki hepsi hem ondan, hem bundan, hem şundan değil.
Ama biraz ondan, biraz bundan, biraz şundan.
***
Aslında sevmediniz
Siz bu çocukları aslında hiç sevemediniz.
Sevmediğiniz için sevilemeyecek, sevinilemeyecek hallere de getirdiniz.
Bu çocuklar bazen varoşların solcu çocukları oldu, bazen başbuğların kurtları, bazen linçe uğradılar, bazen linçlerin kalabalıkları oldular, bazen bir isyanla jilet atıverdiler, bazen bir hoca peşine düşüverdiler, yerüstünde umut kovalarken yırtanı da oldu, namusuyla kan ter içinde kalanı da, yer üstüne düşeni de yeraltına sıvışanı da, araziye uyanı da yoldan çıkanı da; taş attıkları da oldu mermi sıktıkları da...
Sünni idiler, Alevi idiler, Türk idiler, Türkmen idiler, göçmen idiler, Kürt idiler.
Siz, yani belki siz değil de, işte o "Sizler", bu çocukları aslında hiç sevemediniz.
Öyle tepeden, yükseklerden, makamlardan, rütbelerden kibirle bakıp da, aslında çoğu zaman aşağılayarak, onları "adam etmek" ile bir türlü edememek arasında kaldınız.
Onlara dair hakiki her şeyi, bazen inançlarını, bazen hayallerini, oylarını, soylarını, yoksunluklarını, yoksulluklarını; ellerindeki tek hazine haysiyeti de yamultarak, aşağıladınız.

Ama ölülerini çok seviyorsunuz.
Tabutları arkasında, sivil ve askeri erkân, diziliyorsunuz.
Köşeler döşeniyor, manşetler düzüyorsunuz.
İktidar oluyor, sevk ve komuta ediyor, muhalefet de yapıyorsunuz.
Yüzüne bakmadığınız başörtülü analarına sarılıyor, hakiki insan (haklarına mıçıp sıvadığınız sıvasız haneleri ziyaret ediyorsunuz.
Dayakla, azarla, aşağılamayla, insan yerine komayışla inlettiğiniz bedenlerini ceset ceset kutsuyor; kırıp paramparça ettiğiniz, gencecik çürüttüğünüz ruhlarını sanki onları hep sevmiş gibi yolcu ediyorsunuz.
Bir bakın, bir yüzleşin, bir sadede gelin:
Hayatta kalan hiçbirini, neredeyse bir gün bile, "şehit" adıyla uçanlara bir süre bahşettiğiniz şefkatle sevmeyeceksiniz kolay kolay.
Hayat maalesef kimi için, hakiki sevenleri dışında, ancak ölümle insani mana ve toplumsal saygı bulabiliyor:
Yaşarken zerre kıymetin olmadığı için...
Bir ihtimal, denk gelirse, ancak ölün sevilebiliyor!
Hayat değersiz, hayatın önemsiz...
O yüzden ölüm kutsanıp duruyor!
Çünkü, ölmeyen milyonlarca insan da öyle biliyor, yani öyle sanıyor ki, yaşarken değersiz kılınmış hayatının tesellisi, ölürken bir kıymet kazanabilme, ölürken sevilebilme, hakikaten bir cennete gidebilme, belki hatırlanabilme ihtimalidir.
Bir ihtimaldir!


Sezai Matur hakkındaki diğer yazılar


İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 

 
 
© 2008 Sakarya Gündem Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur. Tasarım: Cihan Tasarım