Sakarya; yurdumun cennet köşesi…
İklimiyle, toprağıyla, yeşiliyle, deniziyle, gölüyle, yaylasıyla, ormanıyla görenleri hayran bırakan bir yer…
Allah'ın böylesine her türlü doğal zenginliği birden verdiği yerlerin sayısı dünyada pek nadirdir…
Peki bizler bu zenginliğin farkında mıyız?
Bence değiliz…
Bu güzellikleri yok etmek için elbirliği içinde çabalıyoruz…
Bugün bu topraklarda yaşayan bizler; geleceğin Sakarya'sıyla ilgili hayaller kurup, bu hayalleri gerçekleştirmek için çabalamalıyız…
Sizlere özlediğim Sakarya'yı anlatmak istiyorum…
İnsanların ve yöneticilerin birinci derecede deprem bölgesi üzerinde kurulduğunu hiç unutmadan şehri deprem güvenli hale getirdiği, 7-8 şiddetindeki depremlerde bile kimsenin burnunun kanamadığı bir Sakarya en büyük özlemim…
Bu şehrin insanları en büyük depremlerin ardından 3-5 dakika sonra hayatlarını normal bir şekilde sürdürebilmeli…
Sokakları ve caddeleri Avrupa standartlarında, ulaşım sorunu olmayan, insanların şehrin bir noktasından diğer bir noktasına toplu taşıma araçlarıyla kolayca ulaşabildiği, hava kirliliğinin olmadığı, hava kirliliği yaratacak tesis yapımı için cesaret bile edilemediği bir Sakarya hayal ediyorum…
İşsizlik sorunu yaşanmayan, gençlerinin mafya çetelerinin elinde oyuncak olmadan, sportif ve kültürel faaliyetlere yoğunlaştığı, şehrin, ülkenin, insanlığın geleceğiyle ilgili kafa yorduğu bir Sakarya özlüyorum…
Farklı etnik köklerden gelmesine rağmen tüm halkın hiçbir ayrışmaya girmeden, ortak bir kültür oluşturarak, barış ve huzur içinde, kardeşlik türküleri söyleyerek yaşamlarını sürdürdüğü bir Sakarya hayal ediyorum…
Ortak Sakarya kültürünü oluşturan farklı etnik yapılar mutlaka kendi alt kültürlerini de korumalı, farklılıklar Sakarya için bir zenginlik olarak kabul edilmelidir…
Kent yönetimi toplumun her kesimimin görüşünü temsil edecek bir yapıyla oluşturulmalı, yönetenlerin, yönettiklerine hesap verme zorunluluğu içinde olduklarını unutmamalı…Sivil toplum örgütleri kentin geleceği ile ilgili kararlar alınırken üyelerinin değil kentin menfaatlerini tercih etmeli.
Özlediğim Sakarya'da kavgalar kişisel menfaatler için değil, toplumun geleceğiyle ilgili olmalıdır. İnsanımız başkasının menfaatini kendi menfaati üstünde tutabilecek olgunluğa erişmelidir.
Sağlık hizmetlerinde tüm sorunların çözüldüğü, insanların sağlık aramak için İstanbul yollarında perişan olmadığı bir Sakarya özlemim var…
Hayalimde fiziki mekan sorununu çözmüş eğitim kurumlarımızın, çocuklarımızı, gençlerimizi birer yarış atı gibi değil geleceğin birer aydını olarak gördüğü, okuyan, yazan, düşünen bireyler yetiştirmek için çabaladığı bir Sakarya var…
Sporun sadece futboldan ibaret olduğu gibi bir yanlış inanışın kenara bırakıldığı, bireysel sporların da öneminin anlaşıldığı, dünya ve olimpiyat şampiyonları çıkartan bir Sakarya özlüyorum…
Sapanca gölünün çevresinin halkın kullanımına açılarak korunduğu, gölü besleyen dereler başta olmak üzere tüm derelerimizin, Sakarya nehrinin doğal yapısının korunduğu bir Sakarya istiyorum…
Hayal ettiğim Sakarya'yı yönetenler her türlü yolsuzluktan uzak duruyor, içlerinde Allah korkusu duyuyorlar…
Hayalimdeki Sakarya'da meclisler usulsüz imar tadilatları için değil, büyük projelere imza atmak için toplanıyorlar…
Özlemini duyduğum Sakarya'nın milletvekillerini partilerin genel başkanları değil, gerçekten halk seçiyor… Dolayısıyla milletvekilleri sandıkta hesap verecekleri halkın çıkarlarını gözetmek için çabalıyorlar…
Belediye Başkanlarının şehir sevdalıları ve aydınları arasından seçildiği, maddiyata değer vermeyen, erdem sahibi kişiler olduğu bir Sakarya özlüyorum…
Özlediğim Sakarya'ya atanacak tüm bürokratlar titiz bir seçim sonucu belirleniyor ve Sakarya'ya, Sakaryalı'ya hizmeti her şeyin üstünde görüyor…
Sosyal yaşamın canlı olduğu, insanların akşamları evlerine kapanmak zorunda olmadığı bir Sakarya özlüyorum…
Köyündeki çiftçinin emeğinin karşılığını alabildiği, fabrikasındaki işçisine hakkettiği düzeyde ücret verildiği, esnafının kredi alabilmek için banka kapılarında sürünmediği bir Sakarya özlüyorum…
İnsanların parası ve mevkisiyle değer görmediği, bireye sadece insan olduğu için değer verildiği bir Sakarya hayal ediyorum…
İddia bayilerinin değil, gazete bayilerinin önünde kuyrukların oluştuğu, kahvehanelerin değil kütüphanelerin dolduğu Sakarya özlüyorum…
Düşüncelerin özgürce ifade edildiği, insanların düşünceleri yüzünden sokaklarda linç edilmediği, partilerin, sendikaların bombalanmadığı, insanların günün her saatinde sokaklarında güven içinde dolaştığı, dükkan ve ev kapılarının kilitlenmediği bir Sakarya hayalim var…
Özetle söylemek gerekirse sokaklarında gülümseyen insanların dolaştığı, evlerin mutlu birer yuva olduğu, işyerlerinin birer helal kazanç kapısı görüldüğü, doğasının korunduğu, refah ve huzur içinde bir Sakarya özlüyorum… Sezai Matur hakkındaki diğer yazılar
|