Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Konya'da 3 ilin büyükşehir belediye başkanları ile yollarına devam edeceklerini açıkladı.
Antalya, Menderes Türel…
Kayseri, Mehmet Özhaseki…
Konya, Tahir Akyürek…
Hayırlı olsun...
Herkesin nefesini tutup merakla beklediği Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığı ise başka bir güne kaldı. Bizim medyanın her fırsatta yazdığı 'Nefesler tutuldu' deyimiyle biraz daha nefesleriniz tutulacak. Siz bana bakmayın. Benim nefesimi tuttuğum yok. Dün 'Elveda Duran' isimli köşe yazımla Büyükşehir Belediye Başkanlığı için görüşümü net bir şekilde ortaya koydum.
Sözümün ve yazımın arkasındayım.
Bir kez daha yaptığı hizmetler, eserler, 17 Ağustos depreminde kente sahip çıktığı için Başkan Aziz Duran'a teşekkür ediyorum. Yolu açık olması dileğiyle 'Elveda Aziz Duran' diyorum…
Yeni açılımlar, yeni yüzler, yeni kadrolar, yeni atılımlar, yeni bir kent anlayışı için 'Elveda Duran' diyorum…
Ancak Duran'ı ve birikimini bir kalemde harcamıyorum. Dün de yazdığım gibi Duran'ı milletvekili olarak Başkent'te görmek isterim. Büyük umutlarla oraya gönderdiğimiz birilerinden daha iyi vekillik yapacağına inanıyorum.
Haaa...
Bu arada, benim bu sözümü okuyan bazıları dün telefonla arayarak, “Ne o? ‘Elveda Duran’ diyorsun, ama yine de Duran tekrar Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösterilir diye, 'Duran milletvekili olsun' diyerek açık kapı bırakıyorsun. Ne şiş yansın. Ne kebap yansın. Sen ne kurnazsın sen...” dediler.
Zavallılar... Beni kendileriyle karıştırıyorlar…
Çünkü kişi, karşı tarafı da kendisi gibi bilir. Bazıları bu güne kadar hep kaçak güreşti. Bu kent için gerekirse canımızı kanımızı veririz imajı altında, hep malı götürmenin hesabını yaptı. Yalan diyen bir adım öne çıksın.
Benim böyle bir hesabım olsa zaten bu köşede 'Elveda Duran' diye yazmam. Benim böyle bir hesabım olsa, yeğen Duran'ın gidip hastane çıkışında fotoğrafını çekmem. Benim böyle bir hesabım olsa, Büyükşehir Belediyesi hakkında onlarca olumsuz haber yapmam. Benim böyle bir hesabım olsa, her gün Başkan Duran'ı yalar yutarım. Ulusal basında da çalıştığım birçok kuruluşa ‘Aslandır, kaplandır’ diyerek, haberini yaparım.
Ama ben bunları yapmadım ve 'Elveda' dedim.
Duran'a elveda derken, kendi menfaatimi veya bir aday adayının menfaatini düşünüp de elveda demedim. Bazıları gibi her gün köşe yazılarında ve gazetelerde kıvırmak yerine adam gibi fikrimi yazdım.
Bakın...
Başkan Duran’ı 1994 yılından bu yana tanıyorum. Duran 1994 yılında ilk aday olduğu zaman, ilk ve tek olarak, beni gizli karargahına soktu. Profesörlerin çalıştığı ortamda ilk benimle röportaj yaptı.
Hani birilerinin 15 yıldır ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği “Allah'ın suyu parayla mı satılır” sözünü de Duran bana söyledi. O meşhur sözü ben haber yaptım, rahmetli Güngörsün de sayfaya taşıdı.
Maltepe Tesisleri’nde bulunan arıtma tesisinde çektiğim bir fotoğrafı söz verdiğim için gazeteye koymadım. Bu olayı, en iyi zamanın Basın Müdürü Abdurrahman Yıldız bilir. Hatta ve hatta o fotoğrafı bir sonraki seçimlerde afiş yaptırıp bütün kente yapıştırmak için bana yüklü para teklif eden bazılarına da sözüm olduğu için satmadım.
Sizin anlayacağınız, Başkan Duran'la yıllarca beraber çalıştık. Gün geldi o Başkan, ben basın mensubu oldum. Gün geldi o abi, ben kardeş oldum. Bugüne kadar da bir kere bile aramızda sıkıntı olmadı…
Ama artık, 3 dönem ve 15 yıl başkanlık yapan Duran'ın bu yolculuğunun sonuna geldiğine inanıyorum.
Yine söyleyim… Bu, benim görüşüm. Kıvırmadan adam gibi söylüyorum. Sözümün arkasındayım...
Başbakan Erdoğan kalsın mı yoksa gitsin mi der bilmem…
Ama üzerine basa basa bir kez daha söylüyorum.
Kendisini bir abi gibi sevmeme rağmen, diyorum ki...
‘Elveda Aziz Duran...’ Hüseyin Cumalı hakkındaki diğer yazılar
|