Bilgisayarın başında akşamı ettim…
Yazı yazmak gelmiyor, içimden…
Ama artık yazmam gerekiyor…
Sayfayı matbaaya gönderecekler…
Ben kafamı toparlamakta zorlanıyorum…
Bir sürü konu başlığı geçiyor kafamdan…
"En iyisi bir internet gönderisi ile köşeyi doldurmak" diye aklımdan geçiyor…
Sonra "Ulan okur, senden yazı bekliyor, internet gönderisi okuyacaksa girer internete okur" diye yazı yazmaya koyuluyorum…
Bakalım ne çıkacak?
***
Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde "Hocaları pes ettiren zihniyeti" yazayım diyorum…
Sonra "Hastane zaten yeteri kadar karışık, sen de bir çomak sokma" düşüncesiyle vazgeçiyorum…
Büyükşehir Belediyesi'ni "Ballı emeklilik kurumuna çeviren zihniyeti" de ‘gidenin' arkasından yazmak ayıp olur diye yazmak istemiyorum…
"Sakaryaspor için seferberlik çağrısı" başlığıyla bir yazı yazmaya niyetleniyorum…
Sonra şeytan "Sen yazarsın, Başkan Vali'ye gidip kum ocağı ister" diye dürtüyor…
AKP'lilere " Dörtyol Kavşağı için verilen söz" için bir hatırlatma yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum…
Ardından da İl Başkanı Şenol Morgül'e yaptığım hatırlatma sonrası gelen tepkiler aklıma geliyor…
Ondan da vazgeçiyorum…
Bir gazetedeki genç arkadaşlardan birinin bana sataşma çabalarını " O da benden cevap bekliyor" diyerek görmezden geliyorum…
"Konak-Şeker İddianamesi'nin düşündürdükleri" de aslında iyi bir yazı başlığı olabilir…
Ancak bunu yazmak için iddianameyi birkaç kez daha okumam gerektiğini düşünüyorum…
İddianamede geniş bir şekilde yer alan "basın-çete" ilişkileriyle ilgili iddialar mutlaka sorgulanmalı…
Bu konunun bende yarattığı rahatsızlığı mutlaka dile getirmeliyim…
Uykularımı kaçıran bu konuda bir şeyler söylemem lazım…
Ancak O'nu da ileri bir tarihe bırakıyorum…
Ergenekon iddianamesiyle faili meçhul bir çok olay ortaya çıkartılırken, Sakarya'da 2002-2007 yılları arasında yaşanan bir çok karmaşık toplumsal olayın neden sorgulanmadığını defalarca yazdım…
Bir kez daha bu konuda yazılabilir…
Sonuç değişmez diye bunu bir kenara bırakıyorum…
"Çark Caddesi'ne çöken hüzün" başlığıyla yazılacak bir yazıda her geçen gün sayıları artan "kiralık dükkan" gerçeğini anlatabilirdim…
Akşam hava kararmadan dükkanını kapatıp giden esnaf için bir anlam taşımayacağını düşünüp ondan da vazgeçiyorum…
Büyükşehir Belediye Başkanı'na bir iki hatırlatma yapmak, öneri ve uyarıda bulunmak geliyor içinden geliyor.
Sonra kendi kendime "bu ara çok ukalalık, yaptın, birkaç gün bekle" diyorum…
"Polis Bayramı kutlanırken" başlıklı bir yazıyla polis memurlarının mesleki sorunlarını ele almak yakışır, ama yine birilerini yanlış anlar diye o başlığı da siliyorum…
"Sakarya gazetecilik yapmak" diye bir başlık atıyorum…
Sonra içimden "Oğlum sen artık Cemiyet başkanısın, eskisi gibi bu konuda rahat bir yazı çıkaramazın" diye bir ses duyuyorum…
O başlık da uçuyor…
Günlerdir CHP'lilerden gelen " CHP İl Başkanı, yönetimiyle birlikte istifa etmeli" çağrılarını köşeme almak fikri ağır basıyor…
Sonra İl Başkanı Vahit Serbes "Başarılarımı çekemiyorlar" eksenli bir basın toplantısı yapabilir endişesiyle bu konuyu da geçiyorum…
Borcundan dolayı elektriği ve suyu oymayan evde yaşam savaşı veren Karapürçek'li Demir ailesinin dramından yola çıkarak Adalet ve Kalkınma Partisi'nin "Adaleti" sorgulanabilir aslında…
O çocukların mum ışığında ders çalışırken çekilen fotoğraflarının, beni alıp nasıl, gaz lambası ışığında ders çalıştığım günlere götürdüğünü anlatabilirdim…
Ancak şu anki ruh halimle böyle bir yazıyı yazmaya cesaret edemedim…
Milletvekili'in evine giren hırsız da başlı başına bir yazı konusu olabilir aslında…
Ancak bu yazı da hem milletvekilini, hem her geçen gün artan hırsızlık olaylarına karşı yetersiz kalanları üzebilir diye düşünüyorum… ‘ Farkındasınız değil mi, bugün içimden kimseyi üzmek gelmiyor. Acaba sağımdan mı kalktım?S.M'

İlk Yorumu Siz Yazın

Yorum Yaz

Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun. Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:
Yorum:
Güvenlik Kodu:*
	Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum