Sakarya Nehri bu şehir için büyük bir zenginlik…
Ancak bu zenginliği akıllı bir şekilde değerlendiremiyoruz…
Birileri bu zenginliği talan ediyor…
Yetkililerse bu talanı seyrediyor…
Sakarya'da 90 civarında kum ocağı var…
Bunların 60'ı ruhsatlı, geri kalan ise ruhsatsız…
Bu kadar çok ruhsatsız kum ocağının çalışıyor olması ise büyük bir otorite boşluğunu gösteriyor…
Ruhsatlı olanlar ise denetim eksikliği nedeniyle ruhsatsız kum ocakları kadar başıboş çalışıyor…
Ruhsat alanından 5 kat- 10 kat daha fazla alanda kum çıkaran ocaklar var…
Kimse görmüyor, göremiyor…
Özel İdare'de bu işle ilgili birimin başına eski Genel Sekreter Orhan Alimoğlu giderayak bir atama yaptı…
Ondan önce ağır- aksak da olsa işleyen denetim mekanizması hepten devre dışı kaldı…
Yeni Genel Sekreter Recep Soytürk'ten bu anlamda çok umutluydum…
Göreve başlayalı neredeyse 3 ay olacak ama hala denetim ekipleri ocak denetimine çıkamadı…
Sakarya'nın en büyük sorunlarından biri olan kum ocağı sorunu başlar kuma gömülerek çözülemez…
Birilerinin taşın altına elini sokması gerekiyor…
Yetkili koltuklarda oturanların "Ona dokunmayın, buna dokunmayın" diyerek mesai doldurmaya bakarlarsa biz hiçbir yere varamayız…
Sağlık Bakanı Recep Akdağ Özel İdare'ye 5 tane ambulans alımı talimatı vermiş…
Denetim ekipleri sahaya inip şöyle bir dolaşsalar 5 değil 50 ambulans parası ceza keserler…
Bunu yapabilmek için ise kum ocaklarıyla bir şekilde kurulan bağlantıların kesilmesi gerekiyor…
Sakarya böyle bir iradenin ortaya konmasıyla ilgili artık umudum kalmadı…
Başlıkta sorduğum "Kum talanına kim dur diyecek?" sorusunun cevabı da bu nedenle "Hiç kimse"dir…
Bugüne kadar bu talan nasıl sürdüyse, bundan sonra da sürecektir…
Biz istediğimiz kadar yırtınalım, dövünelim o talan devam eder…
….

Tanımıyormuş

Kral ile vezir tartışmaya başlamış.
Kral vezire: - En büyük ve en güçlü olan benim. Sen benim emrimdesin! demiş.
Vezir
- Hayır ben büyüğüm. Ordunun başında ben savaşıyorum, sen sadece mühür basıyorsun diye itiraz etmiş.
Tartışma uzayınca kralla vezir, bir çobanın yanına gitmişler ve konuya hemen girmemek için çobana sormuşlar:
- Senin koyunun mu büyük, ineğin mi?
Çoban şaşırmış şaşırmasına da, soranlar da kralla vezir.
- İneğim demiş.
- Keçin mi büyük, öküzün mü? Çoban
- Öküzüm tabii deyince, asıl soruyu yöneltmişler çobana:
- Söyle bakalım, kralın mı büyük, vezirin mi?
Çoban hiç düşünmeden yanıt vermiş:
- Vallahi ben bu hayvanları tanımıyorum!
…
İnternetten
Siyasetçinin biri bir köyü gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir eşek görmüş.
Yanındaki köylüye sormuş;
Bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor?
Efendim, demiş köylü, o zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum.
Müdahale edince tekrar harekete başlıyor.
Akıllıca, demiş vekil. Peki eşek olduğu yerde durup da başını sağa sola sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu?
Anlayamam; ama ne gezer efendim sizin gibi akıllı eşek buralarda.

İlk Yorumu Siz Yazın

Yorum Yaz

Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun. Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:
Yorum:
Güvenlik Kodu:*
	Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum