Cuma, 02 Mayıs 2008 |
Pazartesi gecesi.
Aysun ile beraberim.
O hafta için plan yapıyoruz. Ne tip kumaşlar alacağımıza karar veriyoruz.
Salı gecesi.
Siparişleri ayarlama günüm olduğundan, kumaş seçimi için başka bir şehir’e gitme zorunluluğum oluyor. Hayli yoğun ve yorucu bir gün geçirdiğim için orada otelde kalıyorum.
Çarşamba gecesi.
Vildan ile beraberim.
Seçtiğimiz kumaşlara uyacak model seçimini yapıyoruz. Renkler ve kombinler üzerinde uzun ve dikkatli çalışma sonucu karar veriyoruz.
Perşembe gecesi.
Arkadaşlar ile beraber toplantı gecemiz var. Okuyoruz, dinliyoruz, anlatıyoruz.
Gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam eden bu süre içinde manen rahatlıyor ve huzur dolu oluyoruz. Sabah ezanına kadar süren bu toplantı sonunda, hiçbir yorgunluk hissetmeden tekrar işimin başına dönüyorum.
Cuma gecesi.
Banu ile beraberim.
Cin gibidir vallahi. Maliyet hesaplamalarını çok iyi yapar. Atölyelerin iş dağılım planlamasında kusursuz bir beceriye sahiptir.
Cumartesi gecesi.
Sektör olarak, sıkıntılı bir yılda olduğumuz bu sezonun en hareketli gününden sonra, tüm haftanın yorgunluğu üzerime çökmüş olarak, bitkin denilebilecek bir halde, hafta sonu trafiğinin o insanı perişan edip, sinir bırakmayan yoğunluğu nedeniyle de çok geç vakit evime giderim.
Zar zor yemek yer, çoğunlukla kahve içmeye bile fırsat bulamadan kendimi yatağa atarım.
Pazar günü.
Eşim Hatice ve hepsi birer pırlanta olan, oğullarım Ali, Osman ve kızım Emine ile beraber neşe içinde hafta sonu kahvaltımızı yaparız.
Üzerine kahvemi de içtikten sonra, çocukluktan beri beraber olduğumuz ve her hafta sonunu da beraber geçirdiğimiz beş arkadaşla buluşmak üzere evden çıkarım.
Pazar gecesi.
Günlük gazetelere göz atarım. Fuhuş memleketi sarmış, tacizler, tecavüzler. Yazık, çok yazık.
Eşlerim, Aysun, Vildan, Banu aklıma gelir. Böyle bir musibetle hiç alakam olmadığı için mutlu olur,
biricik nikahlı karım Hatice’yi sevgiyle kucaklar ve yatağımıza uzanırız.
Levent Hamzaoğlu hakkındaki diğer yazılar
|
|
|