Sapanca Gölü dünyanın en değerli içme suyu kaynaklarından biri…
Yaklaşık 500 bin kişi Göl'den içme suyu kaynağı olarak yararlanıyor…
Ancak Göl'ün korunması için duyarlı olması gerekenlerin bu konuda ciddi zaafları var…
Bu zaafları ise birileri çok iyi kullanıp Göl çevresindeki zenginlikleri ranta dönüştürüyorlar…
Bunun örneğini geçen yıl Sırma Su'da gördük…
Sırma Su'nun sahipleri ellerinde bulundurdukları siyasi güçten yararlanarak Göl'ü besleyen derelerden birinin yatağını değiştirip, kaçak bir su fabrikası kurdular…
Biz kendimizi yırtarken AKP'li belediyeler Sırma Su'nun kaçak fabrikasını meşrulaştırmak için birbirleriyle yarıştılar…
Halen Sırma Su fabrikası işletme ruhsatı olmadan üretime devam ediyor…
Kimse de görmüyor…
Oraya hiçbir denetim ekibi girmiyor…
Giremiyor…
Şimdi Sapanca Gölü kıyısında, sanayi tesisi kurulmasının kesinlikle yasak olduğu 2. bölgede yeni bir fabrika faaliyete geçiyor…
Baytaş firmasının daha önce hastane yapılması planlanan yerin üzerinde kurduğu fabrika Çevre Düzeni Planı ve Büyükşehir İmar Planı'nda yasak olmasına rağmen Sapanca Belediyesi tarafından ruhsatlandırılıyor…
Hem de Belediye'nin imar uygulama planına dayanılarak…
Hem de tüm imar uygulama planlarının üst planlarına uyumlu olması şartı delinerek…
Sapanca Belediyesi üç-beş kuruşluk ruhsat parası- belki de başka şeyler karşılığında- yasak bölgede olmasına rağmen fabrikaya ruhsat veriyor…
Kurnazlar ya fabrika üçe ayrılıyor…
Büro, depo ve üretim ruhsatı ayrı ayrı veriliyor…
Üretim ruhsatı sümen altında tutuluyor…
Diğerleriyle yapılan hata perdelenmeye çalışılıyor…
ADASU da sadece fabrikayı yapan Baytaş firması hakkında suç duyurusunda bulunuyor…
Oysa burada hatalı olan sadece Baytaş değil…
O fabrikaya orada göz yuman ve de ruhsat veren Sapanca Belediyesi de hatalı…
Bence Sapanca Cumhuriyet Savcılığı olayı soruştururken o ruhsatta imzası olan tüm Belediye yöneticileri ile ilgili işlem başlatmalı…
Sapanca Gölü'nün içine edenlerle buna göz yumanlar cezasız kalmamalı…
…

Kasırga

Tatil köyünde bir Amerikalı ile tanışan Türk işadamı sohbet ediyorlarmış.
Bizimki başlamış anlatmaya:
"Böyle bir tatil aklımdan bile geçmezdi. Bir yangın fabrikamı kül etti. Sigorta paramı ödeyince, kendime oğlum dedim, bunca yıl eşek gibi çalıştın da ne oldu? Şimdi tatil zamanı dedim ve bu tatile çıktım."
"Tesadüfe bak", demiş Amerikalı. "Benim de çok iyi iş yapan bir restoranım vardı. Bir kasırga taş üstünde taş bırakmadı. Sigorta paramı ödeyince ben de bu tatile karar verdim."
Epey bir zaman geçtikten sonra, sessizliği bizim iş adamı bozmuş:
"Yahu anlatsana, sen kasırgayı nasıl başlattın?"

İnternetten
….
Cezaevinden mektup var

Ferizli Cezaevi'nde tutuklu olarak bulunan V. K.'dan bir faks aldım…
V.K. isimli okurum, karşılaştıkları bazı olumsuzlukları yazmış ve önlem alınmasını istemiş…
V.K. mahkemeye götürülüp, getirilirken görevli jandarmaların kendilerine kötü davrandığını öne sürüyor…
Adliye nezarethanesinde mahkeme saatini beklerken saatlerce, bazen gün boyu aç ve susuz kaldıklarını belirten V.K. hastaneye sevklerde de sıkıntı yaşadıklarını, sevk çıktıktan uzun süre sonra hastaneye götürüldüklerini anlatıyor…
4 yıldır Ferizli Cezaevi'nde bulunduğunu belirten V.K. üzerlerindeki psikolojik baskının sonlandırılmasını isterken yetkililerin, kendilerine insan muamelesi yapmasını istiyor…
Ben aracıyım…
Umarım yetkililer belirtilen sorunların giderilmesi için gerekli önlemleri alırlar…

İlk Yorumu Siz Yazın

Yorum Yaz

Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun. Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
E-Posta
Web Site
Başlık:
BBCode:
Yorum:
Güvenlik Kodu:*
	Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum